|
|||||
|
|||||
Son iki yıldır hep olduğu gibi AB gündemimize yine olumsuz bir şekilde yansıdı. Son dakika manevralarıyla birşeyler kotarıldı, sürecin devam etmesi sağlandı. Bakalım bunlar ne anlama geliyor ve bundan sonra ne olur ya da ne olmalı.
Kasım sonunda Komisyon tavsiyesini yayımladığında metnin cüzî bir değişiklikle kâbul edileceğini öngörmüştüm. Komisyon teklifinin asgarî zarar olarak anlaşılması gerektiğini dile getirirken de şunların altını çizmiştim. 8 başlığın açılmayacak olması bu başlıkların içeriğiyle ilgili çalışmaların yapılmayacağı anlamına gelmez. Açılmayacak olan müzakerenin son safhası. Nitekim bu başlıklardan “Tarım”ın açılması için istenen kıstasları yerine getirebilmek için çok zaman gerekiyor. Başlık “açılamaz” damgası yememiş olsaydı yine uzun zamandan önce açılamazdı. Kaldı ki Komisyon’un yakında açıklayacağı, 1.6 milyar Euro desteği detaylandıran 2007-2009 Çokyıllı Planlama Belgesi’nde öngörülen beş öncelikten biri tarım müktesebatının uyarlanması. Açılamayacak olan başlıklardan ikisi “Malların Serbest Dolaşımı” ve “Gümrük Birliği”. Ülkemiz Gümrük Birliği sayesinde bu başlıkların çok büyük bölümünü 1995’te müzakere etti ve uyguluyor. Dolayısıyla açılamayacak olmalarının etkisi çok az olacak. Son olarak “Ulaştırma Politikası” ve “Hizmetler” başlıklarının açılamayacak olmaları dolaylı olarak işimize gelen bir durum. İhracatçımız mal taşıma hizmetinin Gümrük Birliği kapsamında olmamasından ötürü Avrupa’da epeydir kamyon kotasına maruz kalıyor ve zarar görüyor. Adı geçen iki başlığın açılmayacak olmasının gerekçesi ise Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yaymak istememesi ve limanlarını açmaması. Dolayısıyla bu başlıkların üstü kapalı olarak Gümrük Birliğiyle ilintili oldukları kâbul edilmiş oluyor. Konsey’in aldığı karar taşıma sektörünün şu sıralar Avrupa’da açtığı dava dosyalarına doğrudan kanıt olarak girer! Diğer “ceza”, açılan başlıkların kapanamayacak olması ise sembolik bir engel. “Tüm başlıklar kapanmadan hiçbir başlık kapanmaz” ilkesi uyarınca kapanan başlıklar daima geçici olarak kapanır. Nedeni, sürecin sonuna gelindiğinde başlarda kapanan başlıklara yeni mevzuat eklenebilecek olmasıdır. Bizim durumda limanların açılması ek bir koşul olacak, müzakereyi engellemeyecek, liman açıldığında otomatik düşecek. Yeni soluk Bundan sonra sürece yeni soluk getirebilmek gerekiyor. AB’nin bu amaçla atabileceği pek çok adım var. Açılmayı bekleyen ve bugüne dek Kıbrıs ve Yunanistanca engellenmiş olan “İstatistikler”, “Girişimcilik ve Sanayii Politikası”, “Malî Kontrol” ve “Ekonomik ve Parasal Politika” başlıklarının bir an evvel açılması gerekiyor. AB bugüne kadar unutmayı yeğlediği, kuzey Kıbrıs üzerindeki ticarî sınırlamaların hafifletilmesi teklifini Ocak içerisinde yeniden gündeme taşıyacak. Her ne kadar hızlı bir çözüm beklenmemeliyse de gelişme kayda değer. Diğer bir konu yurttaşa uygulanan vizenin kısmî olarak kolaylaştırılması. Eğer karşılıklı iyiniyetle bu konuda bir gelişme sağlanırsa etkisi çok olumlu olacaktır. Türkiye’nin adımları ise hem çok kolay hem de zor. Zira AB işlerindeki gidişatın en büyük tahribatı kamuoyunun AB algılamasında yaşanıyor. Türkiye’yi AB’de istemeyenlerin kriz yaratmadaki amacı da zaten Türkiye’ye böyle pes ettirmek. 2002-2004 yıllarındaki AB hevesinin geri gelmesi kolay olmayacaksa da çalışmaya devam etmeliyiz. |
|||||