SİYASİ VİZYON Haluk ÖNEN
ARI Hareketi eski Genel Koordinatörü
Türkiye’de Bilgi Teknolojileri ve
AR-GE Yatırımları
 
Uzun bir süredir konu ile ilgili olsun olmasın hemen herkesin seslendirdiği bir klişedir bilgi toplumunda yaşadığımız. Her klişe aslında doğruları ve gerçekleri içerir; bu anlamda sık sık seslendirilmesine ve bu yüzden de artık söylemenin de büyük bir anlam ifade etmemesine rağmen dünya bilgi çağını yaşamaktadır.Bu durum o kadar etkilidir ki dünya sadece üretim ve bilimde değil; tüm alanlarda büyük bir zihniyet değişimi yaşamaktadır. Bilgi toplumunun belki de en büyük simgesi konumunda olan Internet’in sanayi toplumunun başlamasını sağlayan buharlı makineden sonra dünya tarihinin en etkili olgusu olduğu söylenmektedir.
Evet, dünya bilgi çağını yaşamaktadır ama bu tüm dünya için geçerli midir? Bu sorunun yanıtı ne yazık ki olumlu değildir. Tıpkı sanayi toplumunda olduğu gibi bilgi toplumu sayılabilmek için gerekli olan şartlara da gelişmiş, birinci lig ülkeleri sahiptir.
Bilgi toplumu olabilmenin; bilgi toplumunda başarıya ulaşabilmenin, başka bir deyişle bu yeni toplumsal, ekonomik ve hatta politik paradigma içinde hayatta kalabilmenin iki temel yolu kriteri mevcuttur:
-Bilgiye kolay ulaşmak
-Bilgi Üretmek Günümüz dünyasında aralarında Türkiye’nin de olduğu gelişmekte olan ülkeler henüz bilgi üretme aşamasına henüz gelmiş durumda değildir. Bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ve göreli olarak daha ucuzlamasına rağmen bilgi üretmek; daha doğrusu bir bilgi bombardımanı altında dünya bir bilgi çöplüğü haline dönüşürken hem de kullanılır ve faydalı bilgi üretmek hala zahmetli ve pahalı bir faaliyettir. Bu süreç hem ciddi bir bilimsel ve teknolojik altyapı ile bu altyapıyı kullanabilecek, aktif hale getirebilecek bir entelektüel birikimi de gerektirmektedir.

İnsani Kalkınma Raporu ve Türkiye:
Bilişim ve İletişim teknolojileri
Her yıl başka bir tema ile yayınlanan raporun 2004 için Türkiye teması "Bilişim ve İletişim Teknolojileri" olarak belirlenmiştir. Türkiye açısından bakıldığında 2004 raporunun sonuçları geçmiş senelerde yayınlanan raporlarda olduğu gibi yine hayal kırıklığı yaratmaktadır. Raporun ortaya koyduğu en büyük sonuç Türkiye’ninson elli yıllık kalkınması ile ulaşması gereken yerin birhayli gerisinde olduğudur. İkinci Dünya Savaşı sonrası aşağı yukarı Türkiye ile aynı durumda bulunan; hatta daha geride olan ülkelerle kıyaslandığında Türkiye yeteri kadar büyüyememiştir. Türkiye, insani kalkınma endeksi sıralamasında tarihindeki en üst dereceye 1992 yılında 66. olarak ulaşabilmiştir. Bugünkü 88.lik ise Türkiye`nin en karanlık yılları olarak tarihe geçen 1990`ların bir sonucudur.
2004 İnsani Kalkınma Raporu’nun ana teması olan "Bilişim ve İletişim Teknolojileri"özelinde de Türkiye’nin durumu ne yazık ki iç açıcı görünmemektedir.Raporun ortaya koyduğu iki önemli bulgu
-Türkiye’nin hala bir bilgi toplumu olamadığı; bilgi teknolojilerini kullanma ve bu teknolojilere erişmede epey geride kaldığı ve
-toplum kesimleri arasında bu teknolojilere erişmede ve bu teknolojileri kullanmada büyük farklar olduğu şeklindedir. Türkiye, rapora göre dijital erişimde Lübnan, Tayland ve Makedonya gibi ülkeler ile orta erişim düzeyi kategorisinde yer almaktadır. E-Hazırlık; yani bilgi toplumuna ne kadar hazır olunduğu konusunda ise Türkiye`nin konumu maalesef hiç iç açıcı değildir. Türkiye 84 ülke arasında 50. sırada yer almaktadır.
Bu, özellikle Finlandiya, ABD ve Singapur ve ilk onda yer alan diğer ülkeler düşünüldüğünde çok büyük bir farktır ve kolay kolay da kapanacağa benzememektedir.
Bilgi toplumunun temeli olan bilgisayar ve Internet erişiminde de Türkiye hala çok gerilerde yer almaktadır. Türkiye`de PC (kişisel bilgisayar) sahibi hane halkının oranı %10 civarındadır. Internet erişimi söz konusu olduğunda ise bu oran %7`e kadar düşmektedir. Bunda eğitim kadar Türkiye`de PC ve dizüstü bilgisayar fiyatları ile Internet erişiminin bedelinin Türkiye’deki ortalama gelir düşünüldüğünde yüksek olmasının da etkisi büyüktür. Gelir, cinsiyet, yaş, eğitim bilişim ve iletişim teknolojilerinin kullanımında büyük bir rol oynamaktadır.
-Erkekler kadınlara göre iki kat daha fazla bilgisayar kullanmaktadır; Internet kullanımda ise bu fark iki buçuk kata çıkmaktadır.
-Eğitimli kesimler ile eğitimsizler arasında bilişim ve iletişim teknolojilerinin kullanımındaki fark yaklaşık 20 kata varmaktadır.
-Yüksel gelirli aileler arasında Internet erişimi %50 civarındayken bu düşük gelirlilerde %0.5`e gerilemektedir.
-Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde kişisel bilgisayara sahip olma oranı %1.2 iken bu Marmara Bölgesi`nde %16.9`a çıkmaktadır.
Türkiye`nin en önemli ekonomik ve toplumsal sorunlarından biri olan bölüşüm sorunu kendini bilişim ve iletişim teknolojileri alanında da göstermektedir. Türkiye başta eğitim ve ekonomik nedenlere bağlı olarak bilgi teknolojilerini tabana yayamamaktadır. Bilgi teknolojilerinin tabana yayılmaması bilgi toplumu olunamamasında başlıca etkenlerdir.

Bilgi Toplumu ve Türkiye’de AR-GE
Bilgiyi üretmek süreci; bilgiyi elde edinceye kadar geçen aşamalar araştırma-geliştirme faaliyetleri olarak tanımlanabilir. AR-GE çalışmalarının amacı bilginin gerekli olan zamanda, miktarda ve kalitede üretilmesini sağlamaktır.
Bu anlamda AR-GE çalışmaları ne kadar yoğun ise bilgi üretme kapasitesi de o derece geniş olacaktır. Dünyadaki AR-GE faaliyetlerine baktığımızda yukarıda bahsedilen durumun doğruluğu bir kez daha kanıtlanmaktadır. Bugün dünyanın yaklaşık %30’luk bir bölümün oluşturan 15-20 gelişmiş toplum dünyadaki toplam AR-GE kaynaklarının %95’ini kullanmaktadır. Geriye kalan %70’e ise %5’lik bir kaynak kalmaktadır. Bu durum zaten çok büyük olan aradaki farkı bir daha hiç kapanmayacak derecede büyütmektedir.
Bilgi toplumunu tartışırken üzerinde durulması gereken bir başka nokta da ABD ile AB arasındaki farktır. ABD bilgi toplumunun geleceğini önceden fark ederek bu konuda ciddi bir atak yapmış ve aradaki teknoloji farkını iyice açmıştır. Bugün bilgi teknolojileri konusunda ABD AB’nin on yıl önündedir. Bu farkın temel nedeni ise AR-GE faaliyetlerinin toplam bütçe içindeki yeridir.
Bugün ABD’nin ulusal geliri içinde AR-GE çalışmalarına ayırdığı pay %2.7 iken AB’de bu %1.9 olarak gerçekleşmektedir. Türkiye’nin bilgi ve AR-GE faaliyetleri ile ilişkileri düşünüldüğünde bilgi toplumunun doğru anlaşıldığının ve buna göre tedbirlerin alındığını söylemek olası değildir. Türk toplumu henüz bilgi ve teknoloji üreten bir toplum olamamıştır. International Data Corporation "2002 Yılı Bilgi Toplumu Endeksi"ne göre nüfusunun %80 oranında bilgi teknolojileri ile tanışık olduğu İsveç birinci; Türkiye ise Vietnam, Endonezya, Hindistan ve Çin ile birlikte son sıralardadır. Bu durumun son iki yılda değiştiğini söylemek olası değildir.
Türkiye Ar-GE çalışmalarının bütçedeki payı yaklaşık %0.5 civarındadır. Gelişmiş ülkelerde ise bu rakam yaklaşık %2’dir. 10 bin faal işgücüne düşen AR-GE elemanı sayısı Türkiye’de 10 iken gelişmiş ülkelerde 130’a kadar çıkmaktadır. Türkiye’nin ekonomik gelişmişlik düzeyi onun bilgi üretmede ve dolayısıyla da bilgi toplumundaki yerini belirlemektedir. ABD’de yılda 50 binden fazla patent alınırken Türkiye’de 1988-98 yılları arasındaki on yıllık dönemde alınan toplam patent sayısı 7277’idir ve bunların ancak %6.9’u Türkiye’de ikamet edenler tarafından alınmıştır. Bu rakam aradaki uçurumu çok net göstermektedir.
Buna ek olarak toplumumuz bilgi üretmenin ötesinde mevcut bilgilere ulaşmada bile ciddi yetersizlikler yaşamaktadır. Yukarıda verdiğim rakamlar Internet kullanımının hala çok düşük olduğunu göstermiştir. OECD’nin raporlarına göre Türkiye Internet kullanımı, servis sağlayıcılarının sayısı ve kapasitesi ile nüfusa göre bilgisayar sayısı açısından 29 ülke arasında en son sırasıdır.
Bilginin bir diğer kaynağı olan okuma alanında da Türkiye’nin durumu içler acısıdır. Kişi başına düşen bilimsel harcama ve okuma oranları ne yazık ki Türkiye’yi bu konuda gerilere götürmektedir. Türkiye’de kitap okuma or