|
|||||
|
|||||
Ülkemizde politikacılarımız sürekli olarak genç ve eğitimli nüfusumuzdan, AB’nin bizim bu genç nüfusumuza ne kadar ihtiyacı olduğundan bahsederler… Ne kadar hoş, ama maalesef aynı zamanda boş bir duygu… Bursa’da faaliyet gösteren bir Eğitim Vakfı’nın Almanya’daki inceleme gezisi sayesinde öğrendiğim Alman Meslek Eğitim Sistemi, bu konudaki övünmelerimizin yanlışlığını, gençlerimizin mesleki konularda ne kadar kötü eğitildiklerini ve geleceğe umutla bakmamız için yeterli neden olmadığını bir kez daha gösterdi… Ülkemizdeki yanlışlıkları gösterebilmenin yolu, doğru sistemlerin irdelenmesinden geçiyor. İşte Alman sisteminin kabaca özeti:
Almanya’da her öğrenci, Grundschule adlı 4 yıllık ilkokulu okuduktan sonra yönlerini, öğretmenlerinin kanaatleri ve verdikleri notlar çerçevesinde tayin ediyorlar. Üniversite eğitimi görmeyi hedeflemiş ve bu başarı seviyesini yakalayabilecek olduğuna karar verilen talebeler, Gymnasium adlı 9 yıllık lise öğrenimine giriyorlar. Bitirme imtihanlarını başaran talebeler, istedikleri üniversiteye başlayabiliyorlar. Gymnasium’a girecek kapasitede olmadıklarına öğretmenleri ve velileri kanalıyla karar verilmiş olan öğrencilerse, Realschule adlı 6 yıllık ya da Hauptsschule adlı 5 yıllık okula devam ediyorlar. Realschule’yi bitiren ya da Hauptschuleyi bitirip ayrıca bir yıl hazırlık okuyan 16 yaş civarındaki öğrenciler, “Duales System” (ikili sistem) adlı, okul-endüstri işbirliği ile yürüyen ve 3 - 3.5 yıl süren Meslek liselerine devam edebiliyorlar. İkili sistem Meslek okuluna girebilmenin şartı, öğrencilerin kendilerine eğitim olanağı vereceğini taahhüt eden ve öğrenci ile 3 - 3.5 yıllık bir anlaşma yapan bir firmada ayda 500 Euro maaş ile iş bulabilmeleri. Bir firmada iş bulamayan öğrenciler, pratik de kazanabilecekleri bu sistemde eğitim göremiyorlar. Öğrenci bir firma ile anlaşamazsa Meslek temel eğitim okullarına girebiliyorlar ve pratikten uzak da olsa, yine de ellerine bir meslek lisesi diploması alabiliyorlar. İkili eğitimden geçen gençlerin Meslek Yüksek Okullarına girmeleri ülke bazında ve Ticaret ve Sanayi odalarının gözetiminde yapılan meslek lisesi bitirme imtihanına bağlı. Bu imtihanı başaramayanlar, meslek yüksek okullarına devam edemiyorlar. Bu gençler hayata atılıp “Meister” ya da “Fachwirt” titri ile hayatlarını kazanmaya başlayabiliyorlar. Meslek Yüksek Okulu ile üniversite arasında eğitim süresi açısından farklılıklar yok gibi. Hatta, meslek yüksek okullarının staj zorunlulukları nedeniyle üniversite süresini aşan sürelerde mezun verdikleri de görülüyor. Aradaki gerçek farklılık, birinde daha pratiğe yakın eğim verilmesinin yanında, meslek yüksek okullarında lisans-üstü çalışmalar ve doktora çalışmaları yapılamaması. AB müktesebatına uyum çerçevesinde bir süre sonra Meslek Yüksek okullarında da lisans üstü eğitim yapılabilecek. Özet olarak Alman mesleki eğitim sisteminde Ticaret ve Sanayi odaları ile işçi sendikalarının da rolleri dolayısıyla endüstrinin ihtiyacı olan personelin yetiştirilmesi mümkün olabiliyor. Politika bulaşmasına izin verilmeyen bu sistem, akıl ve mantığı ön planda tutuyor ve Alman teknikerlerinin başarısının kaynağı… “İş Güvencesi” yasalarımızı Alman yasalarına benzetmek için politikacılarımız, işçi sendikalarımız yıllarca çalıştılar… Neden kimsenin aklına, meslek eğitim sistemimizi de başarısı apaçık ortada olan Alman sistemine benzetmek gelmez de meslek eğitim sistemimiz laik-antilaik tartışmalarının içine çekilip gençlerimizin ve ülkemizin geleceği tehlikeye atılır? Anlamak zor… |
|||||