AHMET ABALIOĞLU

Tekstil Sektöründe Sorunlar Cesur Kararlarla Aşılacaktır
 
Sanayicinin, kendisinden kaynaklanmayan ve kendi başına çözmesi mümkün olmayan şartlarla boğuşması, ülkemiz ekonomisi için hayati önemi olan sektörü çıkmaza sokmaktadır. Rakiplerimiz rekabet avantajlarının yanında devletlerinin sübvansiyonları gibi ilave üstünlükler sağlarken, ülkemizde tekstilci ilave engellerle karşı karşıyadır. Unutmayalım ki tekstil sektörünün yaşamaması ülke ekonomisinin büyük kaybına neden olacaktır.
 
Ülkemizin ve şehrimiz sanayisinin lokomotifi olan tekstil sektörü sıkıntıdadır.Özellikle Çin faktörü karşısında, gelecek daha da zor görünmektedir. Yılda yaklaşık 50/ 60 milyar $doğrudan yabancı sermayenin geldiği Çin, emek yoğun tekstil sektöründe, ülkemiz için çok büyük bir tehdittir. Yatırımı, üretimi, ihracatı ve istihdamı ile ülkemiz ekonomisinin yaklaşık %30’lar seviyesinde bir büyüklüğüne erişen tekstil sektörünün geleceği için hükümetiyle, bürokratıyla, sendikasıyla, sivil toplum örgütleriyle ve özel sektör temsilcileriyle birlikte sektörü masaya yatırmak gerekir. İstihdam problemimizin böylesine yüksek olduğu dönemde emek yoğun tekstil sektörünün geleceği için mutlaka bir şeyler yapmalıyız. 60’lı yıllarda Avrupa’nın, daha katma değerli sektörlere geçebildiği için kolay vazgeçtiği sektörden bizim vazgeçmemiz söz konusu değildir.

Başarımızın devamında en önemli sorumluluk tabi ki sanayicinindir. Sanayici, çok daha kaliteliyi daha ucuza sunabilmeli, yeni ürünlerle yeni pazarlar yaratabilmeli, moda, marka, mağazacılık gibi bugüne kadar yeterli başarı ve performansı göstermediğimiz tekstil zincirinin son halkasına daha sıkı sarılmalıdır. Ama zincirin her halkasında da daha farklı ve daha verimli olmalıdır. Tekstilci bir dostumun ifadesiyle, artık “aslanın ağzından midesine inmiş” olan işi kotarmalıdır.

Kotarılacak şartları analiz edecek olursak;
• Önceki yıllarda siyasi amaçla tespit edilen yüksek taban fiyatı gibi yanlışlıklarınolmaması sayesinde hammadde dünya fiyatlarıyla tedarik edilebilmektedir. Ama rakiplerimiz, sistemlerinin izin verdiği ölçüde hammadde de sübvanse edilebilmektedir.
• İşgücü maliyetinde ise şu andaki rekabet dezavantajımız, AB ile müzakereler derinleştiğinde daha da artacaktır. Bu noktada işçi temsilcilerimiz ve sendikalarımız,kader birliği yaptıkları işyerleri daha uzun yıllar ayakta kalabilsin diye daha rasyonel davranmalıdır. Aksi takdirde altın yumurtlayan tavuğun kesilmesine sebep olurlar. Ayrıca istihdam üzerindeki çok yüksek vergi yükü artık taşınamaz bir duruma gelmiştir.
• Ülkemizde kullanılan enerji, her platformda konu edildiği gibi dünyanın en pahalı enerjisidir.
• Paranın maliyeti ise en zayıf noktalarımızdandır. Dünyanın en yüksek reel faizinin zorlamasıyla para çok pahalıdır.

Görüldüğü gibi sanayicinin, kendisinden kaynaklanmayan ve kendi başına çözmesi mümkün olmayan şartlarla boğuşması, ülkemiz ekonomisi için hayati önemi olan sektörü çıkmaza sokmaktadır. Rakiplerimiz rekabet avantajlarının yanında devletlerinin sübvansiyonları gibi ilave üstünlükler sağlarken, ülkemizde tekstilci ilave engellerle karşı karşıyadır. Unutmayalım ki tekstil sektörünün yaşamaması ülke ekonomisinin büyük kaybına neden olacaktır.

Kayıt dışının engellenememesi ile verginin tabana yayılamamasının ve enerji üretimindeki verimsiz çalışma ile enerjideki kayıp, kaçak oranlarının yüksekliği sanayicinin kusuru değildir. İstihdam üzerindeki fahiş vergi yükü ve enerji fiyatları makul seviyelere çekilemezse tekstil sektörünün ipi,devlet eliyle çekilmiş olacaktır.

Bunlar zaten her platformda konuşulan konulardır. Devlet burada bir karar aşamasındadır. Şimdiye kadar olduğu gibi duyarsız davranırsa akıbet bellidir ve hızla sona doğru gidilmektedir. Ama hükümetimizin ekonomide, siyasette, demokratikleşmede ve dış politikada başardığı gibi, “çözümsüzlük çözüm değildir” yaklaşımıyla gerçekçi bir çözüme ulaşılırsa, ülkemiz için hayati önemi olan bu sektör ekonomimizi taşımaya devam eder. Bu sayede tekstilci, pazarda dünya ile boğuşurken gereksiz engellerden kurtulmuş olur. Aksi takdirde, şimdiye kadar olduğu gibi hükümetin duyarsız kalması sektörün sonunu hazırlamış olur. Unutmayalım ki Nasrettin Hoca’nın eşeği aç yaşamaya alışırken ölmüştü.

Çözüm bekleyen yalnız tekstil sektörü değildir. Tüm ekonomimizi etkileyen problemlerimiz de vardır.

Yıllardır gelişmekte olan ülkeler sınıfından gelişmiş ülkeler mertebesine yükselemedik. Ülkemiz hak ettiği yıllık kişi başı 10.000 $’lık gelir seviyesine ulaşamadı. Böyle bir atılımı hayal edeceksek, şu anda çok kötü kullandığımız iki önemli konuyu acil olarak iyileştirmemiz ve yanlıştan dönmemiz gerekmektedir.

Bunlardan biri, her şehre bir üniversite ve her şehre bir hava alanı mantığı ile işleyen teşvik mevzuatımızdır. Yakından ilgilenenler tarafından kabul görmeyen bu sistem, mevcut iş huzurunu bozmaktadır. Ben bunu ringdeki iki boksörden birinin iki kolunu bağlayarak dövüştürülmelerine benzetiyorum. Neticesinde ülke dâhil hepimiz kaybedeceğiz. İki komşu ilimizdeki sanayicimizden biri, bilgi birikimi ve tecrübesi sayesinde,düşük kapasiteyle bile olsa zor şartlarda iş yapma savaşı verirken, öte yanda, devlet teşvikleriyle yaratılmaya çalışılan, bilgi ve iş tecrübesi kısıtlı komşu şehirdeki diğer sanayicimiz gereksiz ve haksız rekabete zorlanmaktadır.

Oysa teşvik mevzuatı gibi bir kozu, ekonomimiz için atılım yapacak bir enstrüman olarak kullanabilmeliyiz.
• Teknoloji devrimini kaçırdığı için bir türlü gelişemeyen ülkemizi, bilgi dünyasında geleceğe taşıyacak sektörleri teşvik edebilmeliyiz. Bizi gelecekte ihya edecek olan farklı sektörlerdir. Ancak doğru sektörlerde olursak ve doğru işler yaparsak gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatabiliriz.
• Yıllardır ihmal ettiğimiz tarım ve hayvancılık da artık bizim için farklıdır ve ülkemizi tarımda ve gıdada yeniden ihracatçı ülke yapar.
• Risk sermayesi mevzuatını canlandırabilirsek gençlerimizin proje üretme yetkinliklerini geliştiririz. Bu tür sektörel teşvikler ülke ekonomisinin gelişimi için zorunlu olanlardır.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da en fazla 5 ili kapsayacak şekilde ve diğer bölgedeki girişimcilerin de yatırım heveslerini artıracak etkinlikte bölgesel teşvik verilebilir. İl sayısının sınırlı olması altyapıyı, yan sanayini ve buna benzer şeyleri daha kaliteli ve daha ekonomik çözebilmek içindir. Özellikle genç nüfusun işsizlik oranı ülkemiz standartlarının üstünde olan bu bölgede ekonomik bir canlılık sağlayabilmek için netice alıcı, etkin bir şeyler verme ihtiyacını herkes hissetmektedir. Bölgesel teşvikli il sayısının artırılmasının etkiyi ve katılımı azaltacağına inanıyorum.

Kötü kullandığımız diğer kozumuz ise paramızın değeri ile ilgilidir. Paramızın yabancı paralar karşısındaki değeri ile ilgili ciddi bir karar vermeliyiz. 80’li yıllardan bugüne kadar olduğu gibi enflasyon ve faiz oranlarından daha düşük bir oranda devalüasyonla reel olarak kıymetli bir TL mi? yoksa özellikle Çin’in yıllardır yaptığı gibi hak ettiğinden daha düşük değerde bir TL mi? İkincisi, yıllardır uygulanan politikalardan farklıdır ve ciddi bir yeni planlama gerektirir. Ben bir akademisyen ve bir ekonomist değilim, olaya bir işadamı gözü ile baktığımda, tabi ki tedbirlerini almak kaydıyla hak ettiğinden biraz daha düşük değerdeki TL önce ihracatımızı ve takiben üretimimizi ve istihdamımızı pozitif yönde etkileyecektir. Hatta bunu akıllı ve dinamik kontrolle yapabildiğimizde ülkemiz ekonomisini oldukça yükseltecek bir enstrüman olarak görüyorum.Bu, paramızı gelecekte gerçekten kıymetli kılacaktır.

Dış ticaret açığımız rekor seviyededir.Kamunun borçlanma ihtiyacı ise hiç bitmemektedir. Başlı başına bu iki açık bile TL’mizin güçlü olmasına izin vermez. Aksi, sağlıklı değildir ve ekonomimizi hantallaştıracaktır. Ama ülkemiz son yıllarda sıcak paranın cenneti olmuştur. Ekonominin doğal dinamiklerinin dışında olan ve fahiş kar hırsıyla gelen sıcak para, dengelerimizi yanıltıcı olarak yanlış göstermektedir. Döviz arzı, normal şartların dışında arttığı için döviz fiyatı hak ettiği yere çıkamamaktadır. Bu piyasa oyuncularının tuzağıdır. Bu oyuna duyarsız kalmak, seyirci olmak ülkemiz ekonomisinde onarılması güç tahribat yapacaktır.

Gerek tekstil sektörünün içinde bulunduğu durumlar gerekse teşvik mevzuatı ve aşırı değerli TL konularında, hükümetimizden cesur ve alınması gereken k