|
|||||
|
|||||
Yerel seçimlerden sonra yapılan kabine değişikliği yeni bir hükümete benziyor. Ekonomi yerine siyaseti öne çıkaran bir seçim hükümeti bu. Fevkalade kırılgan bir ekonomik gidişat karşısında gereken güçlü bir teknik kadro yerine muhalefetle aşık atmaya yönelik bir hükümet var. Ekonomik krizden payını alan ve almaya devam edecek vatandaşa popülist çözümler üretmeye yatkın muhalefetle ekonomik değil, siyasî arenada boy ölçüşmenin ön hazırlıkları bunlar. Dış dünyaya uzak Başbakan, dış mahreçli ekonomik krizi de kavrayamıyor.
Yeni bakan kamuoyunca tanınmıyor ama Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasından beri dışişleri fiilen ondan soruluyor. Özellikle bu dönemde Türk dışpolitikasının Batıya dönük yüzünü bilinçli bir biçimde başka coğrafyalara da döndüğünü, bu eğilimin Batı ile olan ilişkilerle aynı ağırlıkta olmasına çalışıldığını, girişilen arabuluculukların bir saplantı halini aldığını, arabuluculuklarda gereken tarafsızlığın hızla yitirildiğini, Türkiye’nin özellikle Avrupa’da giderek çatışmacı bir Müslüman ülke kisvesine büründüğünü gördük. Bu dönemde Türkiye’nin Danimarka gazetesindeki peygamber karikatürleri, Halid Meshal, Omar Al-Bashir, Davos ve Rasmussen krizleriyle anıldığına tanık olduk. Dışpolitikanın yeni eğilimlerinde Davutoğlu’nun büyük ölçüde payı olduğu mâlum. Yeni bakanın Türkiye’nin ana ulusal hedefi AB konusunda düşünceleri şu minvalde: ‘Türkiye’nin Ortadoğu’da artan ağırlığı, Türkiye’yi AB’ye daha çok yakınlaştırıyor. Ortadoğu’da olsun, Kafkaslarda olsun artan ağırlığımız Türkiye’yi Brüksel’de de, Washington’da da daha önemli kılar.’ Bu yaklaşımın yakın zamandaki sonuçları maalesef aksi yönde tecelli ettiği gibi bu arada AB işleri iyice gevşetildi. AB üzerinden diğer coğrafyalara Dilimizde tüy bitti: Türkiye esas AB üyesi olduktan sonra kardeş/soydaş/dindaş ülkelere, bakanın deyimiyle borcunu ödeyecek. Ne kadar burun kıvırsak da Türkiye’nin AB’nin tekniklerinden öğreneceği çok şey var. Buna karşılık diğer coğrafyalardan kendisini dönüştürmek için öğreneceği pek bir şey yok, ama onlara AB üzerinden taşıyabileceği pek çok alanda pek çok uygulama var. Bugün AB işlerinin yavaşlaması Türkiye’nin içeride ve dışarıda normalleşmesini yavaşlatıyor. Zira AB ivmesiyle ortaya saçılan sorunları, bozulan ezberleri, çatlayan tabuları yönetebilmek ve buradan yeni bir toplumsal mutabakat çıkartmanın yordamı da AB tekniklerinde saklı. AB süreci ile gündeme oturan kadim sorunlarımız, asimetrik devlet-toplum ilişkisi, dinin kamusal alandaki yeri, kadının toplumdaki yeri, eğitim ve müfredat, askeriyenin siyasete müdahale geleneği, Ermeni-Kürt-Rum meseleleri ve daha irili ufaklı yüzlercesinin çözüm yolu, gittikçe güçlenen yerel dinamiklerin AB dinamiğiyle harmanlanmasından geçiyor. Ancak bu sinerji Türkiye’yi 21. yüzyılda Davutoğlu’nun temenni ettiği güçlü konuma getirebilir. Bu süreci iyi okuyabilmek, sorunların çözümünü teorik çerçevelerde değil son derece pratik ve somut AB sürecinde aramak gerekiyor. O yüzden dışilişkilerin olabildiğince AB’ye odaklanması ve ancak ileride AB üyesi olduğumuzda yeni bir dinamik oluşturabilecek tarihî ve coğrafî hısımlarla şimdiden gerektiğinden fazla zaman kaybetmemek gerekiyor. Bu bağlamda Davudoğlu dışpolitikada tümü iç bağlantılı olan kemikleşmiş Ermeni-Kürt-Rum-Yunan sorunlarında devletin (ve askeriyenin) tasarrufundaki yolları açsın, ABD ile başlayan yeni dönemi azamî bir ortaklığa tahvil etsin, AB işlerinden sorumlu Devlet Bakanı’na tam destek versin ve toplumu yapılan işler konusunda bilgilendirsin, bu şimdilik Türkiye’ye yeter de artar. Ama eğer son dört yıldır danışman sıfatıyla Türkiye’nin dışilişkilerine verdirtmeyi başardığı ortadoğululaşma ve müslümanlaşma yönünü kendi tanımıyla bölge-çevre-havza zemininde daha derinleştirme yolunu tutar ve ‘Büyük Türkiye’ hayalleriyle havanda su dövmeye devam ederse Türkiye zaman kaybetmeye devam eder. Davudoğlu için artık sorumlu olmadan yetkili olma dönemi bitti. Zira yıllardır gölge dışişleri bakanlığı yaptı ama icraattan sorumlu değildi. Şimdi sorunlu değil sorumlu icraat zamanı. Bakanın ilk beyanları AB işinin ehemmiyetini kavradığı yönünde, umarız arkası gelir. |
|||||