|
|||
|
|||
Fiyat istikrarı hiçbir öncelik ve hedef için feda edilemez. Çünkü fiyat istikrarı henüz sağlanmadı, daha alınacak çok yol var. | |||
Enflasyonun yıl sonunda yüzde 5`lik nokta hedefin üzerinde kalacağını söylemek ve bu aşamada önemli nokta etkilerin 2006 yılıyla sınırlı kalmasını sağlamak, 2007 yılı sonuna doğru enflasyonun yeniden hedeflerle uyumlu hale geleceğini söylemek mümkündür.
Fiyat istikrarının bir para politikası `klişesi` olmadığını; insanların iş ve aş bulabilecekleri, yatırım yapabilecekleri, geleceğe güvenle bakabilecekleri bir ortam yaratma çabası olduğunu vurgulamak isterim.Bu anlamıyla fiyat istikrarı, ekonomi politikaları için sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur. Enflasyonun yol açtığı tüm bu zararları herkesin her zaman hafızasının bir yerinde tutması gerekir. Bu yüzden fiyat istikrarı hiçbir öncelik ve hedef için feda edilmeyecek, vazgeçilmeyecek bir amaçtır. Bu amacın doğrultusunda bankamız, politikalarını tamamen bu hedefin gerçekleştirilmesine yönelik olarak, gündelik politikalardan ve siyasetten bağımsız ve orta vadeli bir bakış açısıyla oluşturuyor. Enflasyonla mücadelede çok önemli aşamalar kat edilmiş olmakla birlikte, fiyat istikrarı henüz sağlanamamıştır ve alınacak mesafeler vardır. Son gelişmeler de bunu teyit etmektedir. Enflasyonda ilk çeyrekteki artış beklentiler dahilinde, ancak enflasyon Nisan ve Mayısta beklentilerin üzerine çıktı. Mayısta yıllık enflasyon 9.86 oldu ve hedefi aştı. Mayıs ayında döviz kurundaki hareket akaryakıt, altın, gayrimenkul ve dayanıklı tüketime yansıdı. Enflasyon geçici olarak yükselecek. Orta vadede ise parasal ve mali disiplinin sürmesiyle düşüşün devamını bekliyoruz. Enflasyonda 2006 hedefi zor ama 2007 ve 2008 hedeflerine ulaşılabilir. İç ve dış şokların, döviz kuru ve faiz üzerindeki bugünküne benzer etkisi, politika ve program uygulamaları kararlılıkla devam ettikçe daha az hissedilecek ve süresi daha kısa olacaktır. Dövizdeki oynaklık ise yabancıların ağırlıklı olduğu bir harekettir. Dalgalı kur `şok emici` işlevini yerine getirmektedir. Bu hareketler belirsizlik unsuru değildir. Risktir. Risklerden korunmak da mümkündür. Vadeli İşlemler Borsası bunun için uygun platformdur. Merkez Bankası döviz piyasasına iki şekilde müdahale etmiştir. Bunlardan ilki rezerv artırmak için döviz alım ihaleleridir. İhaleler koşullar oluştuğunda yeniden başlayacaktır. Rezerv 60 milyar dolara ulaştı. İkinci şekli ise müdahale. Her müdahalenin koşulları farklıdır. Bir aydır süren kur hareketinde iç ve dış gelişmelerin etkileri öne çıkıyor. Bunu izliyoruz. Sıcak paranın en önemli kaleminin ise hisse senedi ve devlet iç borçlanma senetlerinden oluşan portföy yatırımları olduğuna işaret etmek isterim.Son dönemdeki dalgalanmalarla birlikte bir miktar çıkış oldu. Ancak dalgalı kur rejimi ve kuvvetli makroekonomik temeller bu çıkışın olumsuz etkilerini azaltmaktadır. Ekonomik büyüme için İstikrar gereklidir. Biz enflasyon hedefini hükümetle birlikte tespit ettik. Şu anda enflasyon hedefinin revize edilmesi söz konusu değil. Mümkün olduğu kadar para politikamızı sürdüreceğiz. Ekonominin normalleşmesini, o nedenle piyasa reaksiyonunun, gelişmiş ülkelerdeki reaksiyon gibi olmasını istiyoruz. Bunun için de kurun üzerindeki baskının azalmasını ve YTL`ye talebin artmasını bekliyoruz. 60 milyar dolar rezervimiz var. Merkez Bankası, faizi artırdıktan sonra döviz piyasasını kontrol etmektedir. Gerekirse müdahale ederiz. Ama zamanı gelince. Faiz artışını 25 Mayıs`tan bu yana niye bekledik? Çünkü piyasada likitide daralması söz konusuydu. Diğer ülkelerdeki merkez bankaları faiz oranlarını yükseltiyordu. En son Japonya`da böyle bir artışı gözlemledik. Sağlıklı bir karar verebilmek için beklemek durumundaydık. Dalgalanma olarak nitelendirilen son dönemdeki gelişmeler asla bir kriz değildir. Bizim yaptığımız; aldığımız faiz kararıyla rotadan çıkma ihtimali olan arabayı tekrar rotaya sokmak. Buna kriz demek mümkün değil. Program sürdükçe cari açığın risk olma olasılığı azalmaktadır, açığın finansmanında kilit nokta olan sıcak para girişi nisan itibariyle 17.3 milyar dolara ulaşmış ve doğrudan yabancı yatırımın cari açık finansmanındaki payı da hızla artmaktadır. Faizlerin artması ve döviz kurlarının yükselmesinin reel sektör üzerinde etkisi ne olur? Bizim görevimiz fiyat istikrarını sağlamaktır. Biz bunu sağlarsak, toplumun tüm kesimine faydası dokunacaktır. Avrupa Birliği ile ilgili çalışmalar sürdürülmeli. Burada atılan adımlar istikrarı sağlamamızda, enflasyonla mücadelemizde çok önemli. Bu, bizim için olmazsa olmaz şartlardandır. Bu konuda taviz verilmemelidir. IMF ile de ilişkiler sıkı bir şekilde sürdürülmeli. TMSF döviz satarak Merkez Bankası`nın yapması gereken işi mi yapıyor? Hayır böyle bir şey yok. TMSF, Merkez Bankası`nın görevini yapmıyor. TMSF, Merkez Bankası için herhangi bir kurumdan farklı değil. Döviz alıp satmakta serbest. Ekonominin faizlerin artırılmasından nasıl etkileneceği merak ediliyor; faiz kararlarının ekonomiyi etkilemesi zaman alır. Kararların, ekonomik aktivite üzerindeki etkisinin 3-9 ay, enflasyon üzerindeki etkisinin 9-18 ay arası bir dönemde ortaya çıkması söz konusudur. Ancak, aktarım mekanizmasının bir parçası olan ve ekonomimizde oldukça etkin olarak çalışan beklentiler kanalı için bu sürenin çok daha kısa olduğunu söylemek mümkün. “Finansal İstikrar Raporu"nun ikincisini açıkladık. Uygulamakla yükümlü olduğumuz programı uyguluyoruz. Bu programın uygulanması esnasında bir takım inişler çıkışlar olabilir. Biz bu inişleri çıkışları hedefe yönlendirmek durumundayız ve aldığımız kararlarda bu inişleri çıkışları azami ölçüde orta vadeli hedeflerle uyumlu hale getirmeye yöneliktir. Dolayısıyla herhangi bir şekilde pardon dememiz söz konusu değildir. Faiz artırımının son gelişmelerin bir sonucu olduğunu tekrar belirtmek isterim. Fakat bu yansımanın ne kadar olacağı, süresinin ne olacağı konusu bugün itibariyle kestirmek pek mümkün değil çünkü henüz ortalıktaki toz duman yatışmış değil. Kura hangi seviyede müdahale edilecek? Dalgalı kur rejiminde kurun seviyesi konusunda herhangi birşey söylemediğimizi ve kur garantisi verilmediğimizi anımsatmak isterim. Kur riski tamamen piyasaların üzerindedir. Dolayısıyla Merkez Bankası`nın kurun seviyesi şu olmalıdır gibi bir söylemi yoktur. Kur tamamen piyasadaki arz ve talep koşullarına göre belirleniyor. Merkez Bankası piyasadaki dalgalanmaya bakıyor, volatiliteye bakıyor, volatilitenin elbette bir hesabı var. İstatistik hesabı var, standart sapmalara vesairelere bakılıyor. Fakat bu hesaplama mekanik bir hesaplama değil. Belli seviyelere geldiği zaman buralarda müdahale edilir gibi bir yaklaşım söz konusu değil. Faiz konusunda tekrar ifade ederim ki, ben geciktiğimizi düşünmüyorum. Baştan beri o gelişmeleri biz çok yakından takip ediyoruz. Söylediğim gibi bizim gelişmelere herhangi bir şekilde reaksiyon vermemiz gerekiyorsa ki gerektiği zamanlar oldu, yaptık. Bunun nedenlerini, niçinlerini, nasıllarını öğrenmek durumundayız. Dolayısıyla bizim açımızdan faiz kararında herhangi bir gecikme söz konusu değil. Sonucunun olumlu olduğunu görüyorum ama uluslararası piyasalarda gelişme hepinizin malumu. Dolayısıyla bizim dışımızda önemli gelişmeler var. Bizim aldığımız faiz kararının sonucu elbette bu uluslararası piyasalar tarafından da etkileniyor. Ama aldığımız kararın sonuçları olumlu. Bankalarımızın açık pozisyonlarıyla ilgili olarak, faiz dışı fazlayla ilgili olarak, bütçe uygulamalarıyla ilgili olarak ve yapısal reformlarla ilgili olarak 9 Mayıs öncesiyle 9 Mayıs sonrasında değişen nedir? Ekonomimizin makroekonomik temelleri önceki neyse bugün de aynı. Ama şöyle de bir gelişme oldu, bu da inkar edilemez. Dolayısıyla burada piyasa oyuncusunun gelişmeyi dikkate alarak elbette bir risk algılaması vardı. Bir beklentisi vardı ve bu beklenti içersinde buna tepki verdi. Bunun aşırı olup olmaması tamamen piyasa katılımcısının kendi bileceği iş bunun ikinci bir etkisi bizim için önemli. Onun bu algılamasının sonucu piyasada yaptığı davranış bizim için öne |
|||