|
|
MEHMET AĞAR
Doğruyol Partisi Genel Başkanı
Chairman of True Path Party (DYP)
TÜRKİYE BÜTÜN MESELELERİNİ ÇÖZECEK KUDRETE SAHİPTİR
Önemli bir göreve geldiniz. Merkez sağdaki muhalefetin Meclis'teki temsilcisi olarak görev yapmaktasınız. Kongreden sonra ezici bir çoğunlukla görev aldınız. DYP'nin yeni süvarisi olarak partiyi nereye taşıyacaksınız ?
Ezici bir çoğunluk yerine ben daha keyifli bir tabir kullanmak istiyorum. Demokratik çoğunluk diyelim. Çünkü biz nihayetinde parti içinde herkesle beraber olduk. Ben bundan dolayı bütün delege arkadaşlarıma partili arkadaşlarıma bir kez daha şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Büyük bir güven gösterdiler. Dolayısıyla büyük bir moral ve büyük bir güçle de işe başlamış olduk. BAYAR, MENDERES ve DEMİREL gibi Türk siyasetinde çok önemli izler bırakmış büyük devlet ve siyaset adamlarının hizmet ettikleri koltuğa oturmak hakikaten çok heyecan ve gurur verici ve o ölçüde de sorumluluk yüklenmeyi gerektiren bir ağırlık.
Nasıl bir DYP devir aldınız ?
"Nasıl bir DYP"nin üzerinde fazla durmayı düşünmüyorum. Artık geçmişe maloldu diye düşünüyorum. Şimdi bize düşen iş geçmişle geleceği barıştırmak, arasında köprü olmak ve bu süreçte bu hizmetin, bu görevin içerisinde var olmak isteyen bütün partililerimizi kucaklamak.
Bunun dışında çok ciddi anlamda sesleri gelen parti dışındaki katılımları da kabullenmek ve onlarla beraber olup daha fazla büyüyerek iktidara doğru yürüyebilmeyi becerebilmek. Siyaset konuşma sanatı ve bu konuştuklarınızı iktidar olduğunuzda yapma sanatı.
Bütün bunların hepsini düzenli bir şekilde yapmayı programlıyoruz.
DYP'nin içinde olmak büyük bir avantajdır. Çünkü DYP 56 yıldır var olan bir ciddi siyasi misyonun bir düşü, temel fikrin bugünkü temsilcisi. dolayısıyla yeni DYP diye bir söyleme bence gerek yok. Yeni olması belki vitrininin değişmiş olmasından, Genel Başkanı'nın değişmiş olmasından. Yoksa DYP'yi güçlü kılan bence temel misyonun tabanı, partisinin gücü ...
Şimdi o tabanı nasıl eski günlerine geri döndüreceksiniz ve yeniden yapılanma çalışmasına başlıyorsunuz sanırım başladınız ?
Süratle başlayacağım. Tabii bunu yaparken kırmadan dökmeden ve burada partililerimizin görmek istediği teşkilatlanma yapısını ortaya çıkararak yapacağız. Tepe ile tavan arasında çok büyük bir mesafe açılmış. Bizim yapacağımız tepeyi tabanı doğru yanaştırmak çünkü taban güzel bir yerde duruyor, hiçbir problem yok. Fakat tepeyle arasındaki mesafenin açılması buradaki organizasyonda bir bozukluk ortaya çıkarıyor, dokuların birbirine kaynaşmış olması lazım. bu kaynaşma olduğu takdirde varolan potansiyel aktiviteye geçecek. Şu an harekete geçemeyen çok güçlü bir potansiyel var herkes kenarlarda köşelerde duruyor. Ben bunun çok büyük olduğunu gördüm. ‚ünkü bu kongre sürecinde Türkiye'ye yetişebildiğim kadarıyla bütün coğrafi bölgeleri içine alabilecek bir büyük tur yaptım. İl binalarımıza ilçe binalarımıza gittim.
Güzergahımız üzerindeki esnaflarla, çiftçilerimizle görüştük ve gördüm ki partimiz Türkiye'nin her yerinde çok güçlü bir şekilde mevcudiyetini muhafaza ediyor fakat hareketsiz. Dinamik olması, güçlü olması lazım gelirken, başı dik ama kimseye de gözükmesem, beni de kimse görmese, bu aralar kimseyle karşılaşmasam gibi bir psikolojinin içinde. Bunun yolu tabanla bütünleşmekten ortaya çıkıyor. Bu partiyi çok güçlü kılan bütün kurumlarını ayağa kaldıracağız. Partinin gelenek göreneği içinde il ve ilçe başkanlarının, belde başkanlarının doğrudan genel başkana ulaşması var. Bu trafik sağlanacak.
Siz kendi siyasetinizi nasıl tanımlıyorsunuz ? Nasıl bir siyaset anlayışı getireceksiniz?
Tamamıyle milletle beraber siyaset yapmak: yani canlı canlı; sokakta, çarşıda, pazarda, üniversitede, gençlikle beraber, hanımlarımızla, kadınlarımızla beraber, Türkiye'nin her bir yerinde canlı siyaset. Ankara'da oturalım, otel lobilerinde oturalım, lüks restoranlarda yemekler tertip edelim... Bunlar geçti.
Bizim çok geniş kitlelerimiz var. Ticaret Odalarımız, Esnaf Odaları, Ziraat Odaları, son dönemlerde oluşan sivil toplum kuruluşlar...
Bugünkü iktidarın dış politika ile ilgili tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Irak konusunda biraz karmaşık bir tablo yaşanıyor.
Hükümet maalesef hala güven verici bir tavır içinde gözükemiyor. ‚ift başlı bir yönetim görüntüsü vermekte. Dış politika çok ciddi ve önemli bir konu, temaslarda tecrübe, devlet arşivinin hafızalarda var olması ve bütün görüşmelerin de belli bir disiplin içerisinde olması lazım. Mevcut siyasi durumda ortaya çıkan çarpıklıktan ötürü iki başlı bir temaslar zinciri görülüyor.
Hükümet ilgilileri, dışişleri bakanı veya başbakanın bazı dış temasları olduysa da bence henüz yeterli değil. Kaldı ki o konuda da bence tenkit edilecek bazı meseleler var. Şimdi bir Irak meselesi bütün haşmeti ile gündemde.
Türkiye'nin geleneği çok güçlü, çok kudretli bir diplomasisi var. Türk diplomatları, tarihten bu yana çok büyük başarılara imza atmışlardır. Türk diplomasisi bloke edilmiş durumda.
Sorun nereden kaynaklanıyor sizce ?
Tecrübe, birikim ve meselelere bakış açısı, bir de paylaşım yok... Devlet yönetiminde ciddi birikimleri olan kadrolara sahibiz ve parlamentoda varız. Türkiye hayatında en önemli krizlerden birisiyle karşı karşıya. Belki bunun sonunda hiç arzu edilmemesine rağmen bir savaş durumu da gelebilir. Bu durum, toplumun tümünün tek bir düşünce içinde olması lazım gelen dönemlerdir.
Peki DYP'ye göre Türkiye'nin Irak konusundaki tavrı ne olmalı ?
Türkiye'nin Irak konusundaki tavrının çeşitli ayakları var. Öncelikle o bölgede yaşayan benim vatandaşlarım var ve uzunca zamandan beri, 11 Eylül'den bu yana ciddi sıkıntılar var.
Bölgede benim hatırlayabildiğim kadarıyla 30 binin üzerinde kamyon ve tır şoförü var. Bunların bu bölgedeki Habur kapısından geçmeleri var, onlara bağlı olarak bakkalı, berberi, manavı, otelcisi, esnafı var. Bu bölgenin milyonlara varan nüfusu büyük sıkıntı çekiyor. Bir yandan psikolojik bir savaş korkusu başladı. Kimyasal silah korkusu var.
Komşu ülkelerin hepsinde gaz maskeleri dağıtılıyor, eğitimler yapılıyor. Bizde ise hükümet hiçbir şeyi paylaşmıyor, ne olacağı belli değil.
Birleşmiş Milletler kararı, 91 yılındaki Körfez Krizi'nde olduğu gibi. Mevcut bir Güvenlik Konseyi kararı var, bu da çok yeterliymiş gibi görünmüyor. 91'de uluslararası bir koalisyon olmasına rağmen bugün ortadada yok. Bizim için burada önemli olan, savaşın önlenebilmesi konusunun barışçıl yönden çözümlenebilmesi.
Bu konuda Türkiye'nin her türlü gayreti sarfettiğine dair bir kanaatin var olması lazım. Bu kanaatin varolabilmesi için de diplomasi lazım. İkinci önemli konumuz ise Türkiye'nin sınır güvenliği meselesi. Bizim milli sınırlarımız içinde yaşayan insanlarımız olduğu gibi sınırlarımızın ötesinde olan Kürt ve Türkmen kardeşlerimiz var.
Bizim insanlarımız 80 sene evvel hükümranlık alanımızdaki topraklarımızda yaşıyorlar. Soydaşlarımız, akrabalarının bir kısmı da bizim vatan sınırlarımız içerisinde, anavatanın sınırları içerisinde yaşıyorlar. Biz Irak ile yıllar boyu komşu olacağız, Arap dostlarımız var.
Burada sivil halk büyük ölçüde zarar görecek, bir savaş söz konusu olduğu vakit, yıllara bağlı olan dostluk ortadan kalkacak.
Zorla kurulmuş köprüler, tarihte bir takım sıkıntılar var ama biz büyük devlet olmanın gereği içerisinde bu yaraları sarmışız. Meselelere bir büyük devlet gibi bakmalıyız. 91 Körfez Harekatı'nın getirdiği sonuçlar var.
Bir diğer hususta, tabii böylesine önemli bütün dünyayı etkileyecek bir olaydan sonra bu bölgede statükonun bozulması, haritaların yeniden çizilmesi, bu bölgeye neler getireceği konusunda Türkiye'nin milli menfaatlerini etkilemesi açısından dikkatle değerlendirilmesi lazım. Ayrı bir konu da, İsrail - Filistin olayında gördüğümüz gibi, yeni bir terör üreten bataklığın ortaya çıkmaması konusunda bütün dünyanın hassasiyet göstermesinin gerektiği. Diplomaside çok güzel bir laf vardır: "Diplomasinin bittiği yerde yeniden diplomasi başlıyor" Seçenekler sonsuz...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs'ta bir çözüm bulursa, kendi bölgesinde, Kuzey Irak'ta dahil olmak üzere Kürt sorununa bir çözüm getirmesine istikrar sağlar mı sağlamaz mı ?
Türkiye imparatorluk varisi olan bir devlet dolayısıyla Türkiye'nin kendi ülkesinde yaşayan insanlardan çekinmesi için hiçbir neden yok. Türkiye bütün bu meseleleri çözecek kudrete sahiptir. Muktedir bir iktidar, güçlü bir millet desteğiyle var olmalıdır.
Bizim meselelerimizin bu sınırlar içerisinde çözüleceğine inanan her insanla hiçbir sorunumuz yoktur. Türkiye'nin kiminle meselesi vardır ? Yurtdışındaki bazı odaklara bağlı olan insanlarla meselesi vardır.
Ama bu ülkenin içerisinde yaşamaya karar vermiş, bu ülkenin kaderini paylaşmaya karar vermiş her insanla Türkiye'nin de, bizim partimizin de hiçbir meselesi yoktur. Asla bir etnik ayrımcının yanında olabilmemiz mümkün değildir.
Çünkü biz imparator varisi bir ülkeyiz bu ülkede her kökenden gelen insanın olmasi bizim zenginliğimizdir.
Gelenekte görenekte inançta büyük bir birlikteliğimiz vardır. Türkiye'nin önündeki meselesi; Türkiye'nin gelişmesi, kalkınması ve bunların zenginliğini birlikte paylaşmamızdır.
Türkiye'yi bu tür iç meselelerle meşgul etmenin altında her zaman dış odakları vardır. Biz enerjimizi boşa sarfetmeyeceğiz. Bizim iktidarımızla birlikte, bu meselelerin hepsine bir çözüm gelecek.
TURKEY IS CAPABLE OF SOLVING ALL HER PROBLEMS
It is an honour for me to chair the party after some very prominent personalities like Mr. BAYAR Mr. MENDERES and Mr. DEMIREL. It is a very important advantage to be a member of DYP since DYP has been in the Turkish politics for the last 56 years and has always been a political party with an important political mission.
Unfortunately, a gap has emerged between the top and grassroots. We are aiming to close this gap by pulling the top closer to the grassroots level. There is a huge potential in the party which needs to be considered. We are strongly present everywhere in Turkey but we remain static. We need to become dynamic and strong. To do this, we need to come closer to the public. Unfortunately, the new government does not seem to be reassuring. Foreign politics require experience, knowledge and discipline and the new government does not reveal a uniform attitude. True Path Party, on the other hand, has significant experience in state affairs. Turkey's attitude towards a possible war in Iraq is very important. We should first and foremost, opt for a peaceful solution to the problem. There is a saying in diplomacy: "diplomacy restarts where diplomacy ends".
Turkey is capable of solving all her problems. Only with full support from the public can a government become strong. We are the successors of a strong global empire and ethnic diversity is a richness for us. Turkey should grow and develop. We will not waste our energy. When we come to power, we will resolve the problems of our country.
|
|