|
|
CELAL BEYSEL
TÜGİAD Üyesi ve BUSİAD Başkanı
ÇUVALDIZ
BEDEL
Hayatta herşeyin bir bedeli olduğunu defalarca duyarak büyüdüm ben.. Bir şeyler elde etmek istiyor musunuz? O halde bunun karşılığında bir bedel ödemek durumundasınız.... Bu bedeli ödemeye hazır değilseniz, elde etmek istediğiniz şeylere, varmak istediğiniz noktaya erişmeniz mümkün değildir. Önemli olan, psikolojik durumunuzla varmak istediğiniz nokta ve ödemek istediğiniz bedel arasındaki ilişkidir...
Önemli olan, "değer mi" sorusuna verdiğiniz yanıtın olumlu olmasıdır... Eğer varmak istediğiniz noktayla, o noktaya varmak için ödemeye hazır olduğunuz bedel arasında farklılıklar varsa, o zaman büyük bir probleminiz var demektir... Örnek mi istiyorsunuz ? Varmak istediği nokta mutlaka maddi zenginlik olan bir insan, eğer ara sıra kalp kırmaya, kanunların sınırlarında dolaşmaya, insanlara yerine getirmeyeceği vaadler vermeye, bu nedenle kınanmaya, çeşitli sıkıntılar çekmeye hazır değilse, bu sevdadan vazgeçmelidir. Yoksa hedefine varamaz...Varmak istediği nokta mutlaka prensiplerine sadık, erdemli bir şahsiyet olmak olan bir insan aynı zamanda maddi olarak fakirleşmeye, ya da hiç olmazsa zenginleşememeye, yanlış anlaşılmaya, maddi çıkarlarına hizmet etmeye hazır olmadığı, hizmet etmediği kişilerin şu ya da bu şekilde gazabına uğramaya, ya da menfaat çevrelerince dışlanmaya hazır değilse, hedefine varamaz. Varmak istediği nokta mutlaka politik güç kazanmak olan insan, hedefine varıncaya kadar güç çevrelerine eyvallah etmeye, ufak ya da büyük, beyaz ya da siyah yalanlar söylemeye, ara sıra prensiplerini çiğnemeye, zig-zaglar çizmeye hazır değilse, hedefine varamamasına şaşırmamalıdır. Benzer yaklaşımların toplum yaşamına da uygulanabileceğini, geçenlerde yaptığım 8 günlük turistik Mısır gezisi sırasında düşündüm.
Mısır, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir eyaleti... M.Ö. 3000 yılında başlayan muhteşem medeniyetin bu günkü görüntüsü, hiç de 5000 yıllık tarihine yakışır gibi değil. Bu satırları okuyanlar arasında Mısır'ı görmemiş olanlar, "Aynı bizim gibi" diye düşünebilirler... Ama değil. 1900'lü yılların başında Osmanlı İmparatorluğuyla Mısır eyaletinin, İstanbul'la Kahire'nin gelişmişlik seviyesini karşılaştırıp büyük benzerlikler bulanlar olabilir....
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Osmanlı İmparatorluğuna kafa tutup Mısır Eyaletinin gücünü kanıtlamış olmasını Mısır'ın gelişmişliği şeklinde değerlendirenler de çıkabilir. Haklı da olabilirler... Ama Kahire ile İstanbul'un bu günkü durumlarını karşılaştırınca, 2000'li yılların başında aradaki farkın 60-70 yıl civarında olduğunu söylemek, yanlış olmaz.
Biraz düşününce, 1900 başında birbirine yakın gelişmişlikte olan iki şehir arasındaki farkın bu denli açılmasının nedenini bulmak pek de zor değil... Osmanlı'da Tanzimat'la başlayan ama devam ettirilemeyen, daha sonra Atatürk'ün yeniden ateşlediği batılılaşma hamlesinin son 80 yılda neden olduğu farktır bu.
Tabii ki Atatürk'ün tavizsiz batılılaşma yanlısı tavrı, ülkemizin bazı bedeller ödemesine neden olmuştur: Tarihimizden uzaklaşmak, geleneklerimizden taviz vermek, son 80 yılda demokrasinin ruhuna uzak bazı yaklaşımlar, acılar, üzüntüler, arada kimliğini bulmakta, ilkelerde birleşmekte güçlük çeken bir halk, kafası karışık bir aydın kesim ve bu durumun getirdiği sosyal sorunlar, sıkıntılar... "Değdi mi" sorusunun yanıt arayanlar, gidip Kahire'de 3 gün dolaşsınlar... Bu sorunun yanıtını vermekte güçlük çekmeyeceklerine eminim...
|
|