Dr. TUNAY AKOĞLU
Birleşmiş Milletler Eski Yönetici / Brüksel
Former United Nations Executive / Brussels


Bir Kitabın Düşündürdükleri

Yabancılar tarafından yazılmış, Türkiye hakkında veya konusu Türkiye'de geçen edebi veya bilimsel kitapları genel olarak dört bölüme ayırmak mümkündür:
1) Türkiye'yi gezenlerin yazdıkları kitaplar,
2) Türkiye'de yaşamış olanların yazdıkları kitaplar,
3) Konusu Türkiye'de geçen romanlar ve hikaye kitapları,
4) Tarihçilerin, toplum bilimcilerin, diğer bilimsel araştırmacıların ve benzeri kişilerin Türkiye hakkında yazdıkları kitaplar.


İlk guruba giren "seyyah yazarlar"ın listesi epeyce uzundur. Bu liste, sadece Osmanlı dönemini gözönüne alırsak, Jerome Mauraud (1544), Jean Thevenot (1640'lar)'dan Lady Montagu (1763), Chateaubriand (1806), Lamartine (1832 ve 1850), E. De Amicis (1889)'e kadar uzanır. İkinci gurupta yer alan yazarlar daha çok diplomat ve gazeteciler olup son yıllarda ağırlık kazanmaktadırlar. (Pietromarchi - 1960, S. Kinzer - 2001 gibi)
Üçüncü gruptaki yazarlar özellikle roman ve hikaye türünde eser verenler olup, P. Loti (1850-1923) ve C.Farrere (1876-1957) başta yer alırlar.
Son gurubu oluşturanlar ise başta B. Lewis, R Matrand, J.P. Roux olmak üzere; Türkiye hakkında ciddi tarihi, sosyal, ekonomik, kültürel ve benzeri araştırmalar yapan kişilerdir. Bu tür yayınların da gene son yıllarda arttığı göze çarpmaktadır.
Genelde Türkiye konulu kitapların yazarı yabancılar ülkemiz hakkında genel izlenimlerini, gözlemlerini ve analizlerini dile getirmişlerdir veya Türkiye'den esinlenip ilham alarak edebi eserler yazmışlardır. Bilimsel kitaplar ise, Türkiye'nin sorunlarını, politikalarını, mevcut veya gelecekteki görünümünü, stratejisini analiz edip belirli sonuçlara varmaktadır.Ancak bazı yeni kitaplarda, yukarıda değindiğimiz yaklaşımlardan farklı olarak, bazı yazarların Türkiye hakkında oldukça "sivri" yargılamalarda bulundukları veya kendi değer ölçülerine göre Türkiye üzerine değerlendirmeler yapıp yol göstermeleri göze çarpmaktadır. Bunun son örneği; Türkiye'de yaşamış ve çalışmış bir gazeteci olan Stephen Kinzer'in geçen yıl New York'ta yayınlanan "Crescent and Star" başlıklı kitabıdır.
Türkiye'yi gezmiş, Türkçe anlayan ve Türkiye'yi içtenlikle sevdiğini belirten bu yazarın, Türkiye hakkındaki görüşleri oldukça "kategorik-sivri" ve "cesur" nitelikler taşımaktadır. Kanımızca, "Türkiye'nin yaşaması için devletin ölmesi gerekir" ("Crescent and Star", sayfa: 28) diyebilen yazarın, Atatürk ve Kemalizm hakkındaki görüşleri (sayfa 35-51) gerçekten eksik bir görünümdedir. Ayrıca, kitapta yeralan, Türkiye'nin "elit" zümresini, Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK), demokrasi anlayışını konu alan analizler de gerçekleri yansıtmaktan uzaktır.
Türkiye'yi "politik ve toplum psikolojisi" yönlerinden "az gelişmiş bir ülke" olarak tanımlayan (sayfa 24) Kinzer, Türk insanının "Devletin kölesi" olarak demokrasi dışında yaşadığını öne sürmektedir. (Sayfa 12, 26-28, 145) Milli Güvenlik Kurulu'nu, İran'daki Mollalar Konseyi ile aynı paralelde tutan yazar (sayfa 17), Türk tarihi açısından ve Türkiye'de geçerlik taşıyan Devlet, Millet, Ümmet ve Vatan kavramlarını birbirleri ile karıştırmaktadır.
Kinzer, Türkiye'nin gelişmesi, Dünya politikasında önemli ve "nihayet tanımlanmış - belirlenmiş" yerini alabilmesi, küresel jeo-politikteki bugünkü "belirsiz yerinden kurtulabilmesi" (!) için kendisinin gerekli gördüğü "reçeteyi" de vermektedir. Bu reçetede; insan hakları, TSK'nın rolü, Kürt sorununun çözümü, elit zümrenin (Aydınlar mı?) politikaya katılması, Ermeniler'den özür dileme, Yunanlılar'la iyi geçinme en önemli unsurlar olarak yer almaktadır. Bütün bu görüşlerin ne ölçüde geçerlik taşıyıp, Türkiye ve Türkler için ne ölçüde anlamlı olduğu elbette ki önemli bir tartışma konusudur Diğer taraftan, Türkiye'de sadece dört yıl yaşamış bir yabancı tarafından ortaya atılan bu kadar kesin değer yargılarının ve yol göstermenin değerli olup olmadığı da ayrı bir husustur.
Aynı doğrultuda aklımıza gelen bir soru da şudur: Neden Türkler yaşadıkları, iyi tanıdıkları veya gezdikleri Avrupa veya Kuzey Amerika ülkelerini konu alan (yabancıların Türkiye hakkında yazdıkları kitaplar gibi) eserleri pek yazmazlar?

Dr. Tunay AKOĞLU: "ANOTHER BOOK ON TURKEY"

"Crescent and Star: Turkey" by Stephen Kinzer. The book is an interesting attempt to formulate some impressions and views about present day Turkey. It is a "new commer" in the long list of such publications.
Kinzer's book includes inter alia some reporting - which is quite banal - of Turkish life style (mainly eating and "raki" drinking, some inaccurate and biased views on Turkish democratic system, on Turkish Armed Forces and on Turkey's long-term strategies and policies. In particular, statements in the book, such as Turkey's "political and psychological underdevelopment" (page 24), "Turkish National Council" is like the Iranian Mollahs' Council of Guardinas" (page 17), "Turks are victims of devlet" (page 12, 26-28 and 145) are misleading anf inappropriate. Comments on Atatürk's reforms and on Kemalism reflect limited understanding and knowledge the author has of these issues. "New politics" proposed by Kinzer are not adequate both to Turkish realities and to Turkey's historical background; because he fails at understanding of Turkey's past which has an undeniable bearing on Turkey's future.
The author is of course not the only writer who, after having lived in a country for four years, feels confident enough and entitled to recommend major policy changes or cultural shifts towards new horizons. This may be considered unfortunate mistake.


# # # # # # # #