ÇUVALDIZ: CELAL BEYSEL
TÜGİAD Üyesi ve BUSİAD Başkanı

DEMOKRASİ, LİDERLER VE DEĞİŞİM...

Demokrasi, zor zanaat... Hele demokratik ülkelerde ülkenin dümenini eline almış olan politikacıların işlerini doğru dürüst yapmaları iyice zor: Bir taraftan demokrasiye saygılı olup kanunlara uymak zorundasın, diğer taraftan liderlik yapıp ülkeyi karşılaştığı sorunlardan kurtarmalısın...
Bazen ülkenin karşılaştığı sorunlar, ülkenin geleceğinin önüne çekilen setler, ülke bürokrasisinin doğal olarak koruyup uyguladığı eskiyen, köhneyen kanunlar olabilir...
Ülkenin kaynaklarına hakim olan güçler, bu kanunlardan beslendiklerinden değiştirilmesini istemeyebilir ve bu yönde çok güçlü propoganda yapıyor olabilir. Değişim isteyenler karalanabilir, yok edilmeye çalışılabilir... Halk, değişim gerektiğini anlamayabilir. O zaman nasıl olacak da bir lider, yetersiz kanunlara ve güçlü muhalefete rağmen değişimi gerçekleştirebilecek, ülkeyi sıkıntıdan kurtaracak ?
Tarih'teki çeşitli örneklerden görüyoruz ki değişim, çok tehlikeli bir girişimdir, liderler için... Politik hayatlarının sonu olabilir bu. Başarsalar da olur, başarmasalarda...
Çünkü değişimi başarmak, çoğu kez birçok kişinin ayağına basmakla olur. Kaldı ki değişim sırasında yapılanlar, kanunların sınırlarını da zorlayabilir. Bu nedenle doğru olduğuna inandığı değişimleri gerçekleştirmek için koltuğunun sallanması pahasına cesaretle davranan lider sayısı pek fazla değildir.
Atatürk bunu 1920'lerde başarmıştı. Fransa'da de Gaulle bunu 1950'lerin sonunda başarmıştı.Tüm insani hatalarına rağmen Özal, -sınırlı da olsa- 1983-89 arasında bazı değişimleri gerçekleştirebilmiştir.
Atatürk ülkeyi düşmandan kurtarmış bir komutandı ve Türk milletinin kendisine vefa ve minnet duygularıyla karışık bir güveni vardı. Bu nedenle yaptığı reformlar O'nun gücünü ve görüntüsünü sarsamamıştır.
Fransa'da,özellikle yönetim sisteminde yapılan değişikliklerden sonra de Gaulle'ün başına gelenlerse, malumdur. Yapılan ilk seçimi kaybetmiş ve siyasi hayatı sona ermiştir. Fransa halkının çoğunluğu bu değişimin kıymetini ancak aradan geçen yıllardan sonra anlayabilmiştir.
Özal, başardığı bazı sınırlı değişimlerden sonra önceleri de Gaulle gibi halkın desteğini kaybetmiş, aradan yıllar geçtikten sonra anlaşılmaya başlanmıştır.
Evet, değişim risklidir, ancak bugün ülkemiz için bir mecburiyettir.
Tabii ki değişimi gerçekleştirirken göze alınması gereken riskler, bir başka hastalığımızın nüksetmesine neden olmamalı: "Ben yaptım oldu" felsefesiyle kanunlara, kurallara uymaksızın davranma hastalığımızın_ Tarihe bakınca, bu hastalığın Osmanlı'dan kalma geleneksel bir hastalık olduğunu görebiliriz... İslamı siyasi hakimiyetlerinin yayılmasında ideolojik araç olarak kullanan padişahlar, kendi amaçları doğrultusunda dini kuralların çarpıtılmasına dahi göz yummuşlar...
Önce devlet islamı yönlendirmeye uğraşmış, sonra da yeni islami kurallar (!) konup, halk yönetilmeye çalışılmış_ Hiçbir ruhani otoritenin temsilcisi olmayıp, şahsen padişaha bağlı, dini bürokrasinin en üst kademesinin temsilcisi bir memur konumundaki Şeyhülislam, padişahların amaçları doğrultusunda yorumlayıvermişler, İslamı.... Yani sonuç olarak islamın kuralları dahi yönetimi etkileyecek, yöneticilerin (öncelikle padişahın) davranışlarını islama göre ayarlayacakları bir üst kurallar dizisi oluşturamamış, Osmanlı'da.. Değişime evet... Ama hukuku unutmadan...
Tabii hukukta dahi değişim gerektiğini de unutmadan...


# # # # # # # #