|
|
HAYATİ KAYA
TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of TÜGİAD
Tarihin oluşumunun her yönüyle hızlandığı çağımızda, ancak global trendleri dikkate alarak ulusal politikalarını bu trendlere göre önceden biçimlendirebilen ve bu bağlamda politikalar üreten ülkeler, dünya sahnesinde etkin rol oynayabilecekler. Türkiye'nin önündeki tarihsel fırsatları iyi değerlendirebilmesi, jeopolitik ve jeostratejik avantajlarını iyi kullanması, özellikle 11 Eylül sonrasında uluslararası alanda başlayan yeniden yapılanmada etkinliğini arttırması açısından büyük önem taşımaktadır.
Günümüz dünyasında ülkelerin etkinliğini belirleyen faktörlerin başında, uluslararası arenadaki ekonomik rekabet gücü, teknoloji ve ticaret alanında kaynaklarını koordine edebilmesi ve ekonomik-siyasal güç birlikleri içinde başat güç olarak yer alabilmesi gelmektedir. Bu bağlamda, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefi, çağdaşlık mücadelesinde olduğu kadar, uluslararası alanda ekonomik ve siyasal güç kazanma açısından da gerçekçi bir politikadır.
Yaklaşık 40 yıldır süren AB- Türkiye ilişkisinde en kritik dönemeçleri yaşadığımız 2002 yılında, Türkiye tüm tartışmalara rağmen, başarılı bir sınav vermiştir. Özellikle Ulusal Programda yer alan uyum yasalarını tamamlayan TBMM geçtiğimiz dönemdeki performansı ile tarihi bir misyon yerine getirmiştir. Böylece Türkiye, kendisini geleceğin Avrupa'sında görmek istemeyen bazı ülkelerin ve güçlerin tezlerini de çürütmüştür.
Bu aşamada Aralık ayında yapılacak zirve toplantısı AB'nin, Türkiye ile olan ilişkilerindeki samimiyetini ortaya koyması açısından önemli bir sınav olacaktır. TÜGİAD'ın da içinde yer aldığı toplumun çeşitli kesimlerinden oluşan 175 sivil toplum örgütünün ortak bir deklarasyonla destek verdiği ve siyasi iradenin üzerine düşen görevleri yerine getirdiği bu aşamada AB'nin dolambaçlı yollara girmeden Türkiye'ye katılım müzakereleri takvimi vermesini beklemek en doğal hakkımızdır. Kısaca, Türkiye için AB yolundaki adımlar müzakere tarihinin verilmesinden sonra başlamaktadır. Çünkü, asıl bu süreçte AB ile uyum çalışmaları daha da yoğunlaşacaktır.
Öte yandan dünya dengelerinin yeniden düzenlendiği bugünkü süreçte, Türkiye'nin bölgesel bir ekonomik ve stratejik merkez olması için öncelikle demokrasiyi pekiştirmesi, ekonomisini istikrara kavuşturması ve gerçek bir teknoloji ve bilgi toplumu olma yolundaki çalışmalarına ivme kazandırması, ülkemizin bugünü ve geleceği açısından önemlidir.
Bu açıdan, içinde bulunduğumuz seçim sürecinde geleceği yönetmeye aday olan siyasi partilerimizden artık somut temellere dayanmayan, "popülist" politik vaadler yerine, geleceğin Türkiye'sine yön verecek gerçekçi projelerini, her alanda izleyecekleri politikaları ve hedeflerini ortaya koydukları bir yaklaşım içinde olmalarını bekliyoruz.
Ancak, TÜGİAD olarak henüz seçim ihtimalinin bile gündemde olmadığı 2001 yılından bu yana ısrarla vurguladığımız bir konuya bir kez daha dikkatleri çekmek istiyoruz. Milletvekili Seçimi ve Siyasi Partiler Yasalarında değişiklik talebimizi siyasetçilerimiz yaptığımız temaslarda olumlu karşılamış ama maalesef bu konuda hiçbir adım atılamamıştır. Mevcut yasalarla yapılacak 3 Kasım seçimlerinden 'parçalı bir yapı çıkacağı, oyların büyük bir bölümünün heba olacağı' gerçeğinin net olarak ortaya çıkması tüm partilerimizi seçim öncesi ittifaklarını oluşturma gayreti içine sokmuştur. Oysa, dengeli ve toplumdaki ana akımların yansıtıldığı bir meclisin oluşturulması, lider sultasının kırılması için mevcut yasalarda değişiklik yapılması, ulusal iradenin parlamentoda temsili ve güçlü bir yönetim için gereklidir. Seçimlerden sonra oluşacak yeni parlamentomuzun öncelikle siyasi bir konsensus sağlayarak, bu 2 yasa değişikliğini öncelikle ele alması gerektiğine inanıyoruz.
3 Kasım'da yapılacak erken genel seçimlerin sonucunda, Türkiye'nin dünyada hak ettiği yeri almasını, Türk insanının hakkettiği çağdaş yaşam standartlarına kavuşmasını sağlayacak, güçlü bir Türkiye'yi yaratacak bir siyasi tablo çıkmasını diliyoruz.
In this epoch when historical development has accelerated on all fronts, only those countries that manage to shape their national policies on the basis of global trends will be able to play an effective role on the international stage. It is of utmost importance for Turkey to make good use of the historical opportunities available to it and to capitalize on its geopolitical and geostrategic advantages in order to increase its presence within the restructuring that began in the international arena after September 11.
Foremost among the factors that determine the influence of nations in the contemporary world are economic competitiveness in the international arena, coordination of resources in the spheres of technology and trade and the capacity to take a dominant place within economic and political unions. In this context, Turkey's objective of accession to full membership in the EU is a realistic policy, for the country's drive to modernize as well as for its effort to become stronger economically and politically in the international arena.
During the year 2002, a juncture at which the four-decade long relationship between the EU and Turkey has been approaching the most critical turning point, Turkey, despite all the debate and discussion, has passed the test. The Parliament, in particular, has fulfilled a historic mission by enacting the whole chain of legislation stipulated in the National Program for purposes of harmonization with the EU. By doing this, Turkey has also refuted the theses propounded by certain countries and forces that do not wish to see it as a member of the future Europe.
At the stage where things have arrived, the summit that will be held in December will be a litmus test for the EU's sincerity in its relationship to Turkey. Given that 175 NGO's, among which TÜGİAD (Turkish Young Entrepreneurs' Association), have issued a declaration supporting Turkey's accession to the EU and that the political establishment has fulfilled all the requisite tasks, it is our most natural right to expect the EU to set a timetable for accession negotiations without resorting to more roundabout methods. In short, for Turkey, the real steps toward the EU will commence after the granting of a timetable for negotiations. For only then will the efforts for harmonization with the EU intensify even further.
On the other hand, in the context of the present reshuffling of the international order, for Turkey, the consolidation of democracy, the stabilization of the economy and the acceleration of the effort to create a real powerhouse of technology and an information society, all this with the objective of becoming an economic and strategic center, is vital for the present and the future of our country.
That is why, in this period of approaching elections, we are expecting from the political parties, which have posed their candidacy for managing the country, realistic projects that will orient Turkey towards the future and an approach through which they clearly put fort their targets and policies, instead of "populistic" promises without any concrete basis.
However, we should also like to draw attention to an issue that we have been persistently stressing since 2001, that is even before elections had come on the agenda. During our contacts, politicians responded positively to our demand to have election laws and the law on political parties amended. Yet, unfortunately, not a single step has been taken in this direction. The fact that, on the basis of the current legislation, a "fragmented picture" will emerge from the November 3 elections and that a great part of the popular vote will simply be "wasted" has induced all parties to start looking for alliances on the eve of the elections. And yet, for the emergence of a balanced parliament where the major currents within the country are represented and in order to do away with the despotism of leaders over their parties, revision of the existing legislation is necessary if we are to see the national will represented in the parliament and the formation of a strong government. We believe that the new parliament to come out of the elections should seek an early consensus on this matter and prioritize the revision of the legislation in these two areas.
We do hope to see as a result of the early elections of November 3 the emergence of a political picture that will serve Turkey's struggle to take the place that it deserves within the world family of nations and to provide its citizens the modern standards of life that they deserve in order to create a strong Turkey.
|
|