|
|
SEZEN CUMHUR ÖNAL
Devlet Sanatçısı - Şarkı Sözü Yazarı
40 Yıllık Dostum Peppino Di Capri'nin Falına Baktım
Ünlü İtalyan Şarkıcı Peppino Di CAPRI, 23 Nisan 2002 tarihinde İstanbul İtalyan Kültür Merkezi'nde hayranlarına bir konser verdi. Konser sonrası eski dostu Sezen Cumhur ÖNAL, bizlere izlenimlerini aktardı...
Bu yaşa geldim, hayatımda ilk defa kahve falına baktım. Hem de kimin falına biliyor musunuz? 40 yıllık dostum Peppino Dİ CAPRI'nin falına. Boşuna dememişler bir kahvenin 40 yıllık hatırı var.
Mevsim bahar, aylardan Nisan... İtalyan Kültür Merkezi'nden aradılar. Telefonda Liza LEMMA, dedi ki: "Eski dostunuz Peppino Di CAPRI geliyor. Konser verecek. Size selamı var"
İtalya'nın İstanbul Başkonsolosu Luciano PEZZOTTI söyledi, İtalyan Büyükelçisi Vittorio SURDO ve Eşi Roya SURDO, bir yardım konseri için davet etmişler Peppino Di CAPRI'yi.
Bunları duyunca çok sevindim tabii. Hele Peppino Di CAPRI ile karşılaştığımız zaman anladım ki eski şarkılar gibi, eski şarkıcılar da hayatımızın bir parçası.
Peppino Di CAPRI'nin ilk söylediği sözler, beni çok duygulandırdı: "İstanbul için senin yazdığın şarkıyı söyledim ama, bunca defa geldiğim halde, İstanbul'u gündüz gözüyle ne gezdim ne de gördüm. Özellikle karım Julia ile Topkapı Sarayı'nı görmek istiyoruz."
Doğru söze ne denir? Çıktık yola, istikamet Topkapı Sarayı. Dolaştık durduk. Haremlikten selamlığa, Şah İsmail'in tahtından, Kaşıkçı Elması'na kadar, her tarafta yüzyılların ötesinden gelen bir yaşamın şarkısını dinledik. Bu şarkı da, tarihe hükmetmiş bir Cihan İmparatorluğu'nun, eskimiş çinilere ve sütunlara yansımış izleri vardı.
Julia'nın da , Peppino'nun da bu sesi yüreklerinde duyduğuna eminim. Sonra Konyalı Lokantası'nda karnımızı doyurduk. Şiş Kebap ve döneri çok sevdiler. Kahvemizi içerken, geçmişi ve geleceği konuştuk. Nasıl tanıştığımızı konuştuk. Önce sesiyle tanışmıştık.
Türkiye'de o zamanlar henüz televizyon yoktu. Yeryüzü Nat "King" Cole, Edith Piaf ve Elvis Presley dinliyordu. Beatles daha doğmamış, Tom Jones veya Mireille Mathieu daha duyulmamıştı. Bizde Türk Musikisi demek, Münir Nurettin Selçuk demekti.
Sonra da Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses ve Müzeyyen Senar. O günlerde, Zeki Müren daha yeni parlamıştı. Yaşar Güvenir ve Şecaattin Tanyerlİ, Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk'ün bestelediği tangoları söylüyordu.
Anadolu Pop'u, Cem Karaca'yı, Cahit Berkay ve Moğollar'ı beklerken, Fecri Ebcioğlu ile yabancı parçalara da söz yazarak başlatacağımız "Aranjman" modası, daha ufukta yokken, Ayten Alpman'dan Özdemir Erdoğan'a, Alpay'dan Tanju Okan ve Ertan Anapa'ya kadar tüm şarkıcılarımız İngilizce, Fransızca ve İtalyanca şarkılar söylerken, Kozmos'un Ses Evreninde bunlar yaşanırken, Peppino Di CAPRI ile tanışmıştık. İlk plağı Malatia, "Hastalık"dı.
O sıralarda İstanbul Radyosu'nda "Dinleyici İstekleri" programı hazırlıyorum. İstek yağıyor... I te Vurria Vasa, Voce e Notte, Luna Caprese... Söyleyen: Peppino Di CAPRI. Peki kimdir? Nedir bu İtalyanca şarkılar söyleyen sesin sahibi? Radyo günlerinde merak konusu olmuştu. Öğrendik ki gerçek adı Guiseppe Faiella, Capri adasında doğmuş, 4 yaşında piyano çalmaya başlamış. Babası müzisyen. Şarkıcılığı denerken, İtalyan şarkılarının adresi olmuş. Yalnız İtalya'nın değil, Akdeniz'in müziğine yeni duygular katmış. Piccatura, La Lunga Strada, Nessuno Al Mondo ve Melancolie. Melancolie'yi benim yazdığım sözlerle Türkçe de okumuştu.
Melankoli ne güzelsin
Rüzgarda, yağmurda gel bana
İstanbul'da kal Boğaz'da
Dinle aşkı bu şarkıda
İstanbul'a her gelişinde, dönemin en gösterişli gece kulübü sayılan, İbrahim Doğudan'ın Kervansay'ında sahneye çıkardı. Sonra da Atlas Sinesması'nda. Ajda Pekkan ve Zeki Müren'le dostluk kurmuştu. Tesadüf bu ya, onunla hep müziğin adresinde buluşmuştuk. Ben ona yalnız şarkı yazmakla kalmadım, Radyo'da, sahnede, konserde onu hep ben takdim ettim.
Kahvelerimiz bitmişti. Peppino Di CAPRI ile bunları konuştuk, geçmişi andık. Sıra geleceğe gelmişti... Karısı Julia'nın şaşkın bakışları altında, bu kez dostum CAPRI'nin kahve falına baktım. Ufukta eskimeyecek yeni şarkılar vardı. Milenyumda alkışlar vardı... Konserler vardı... Ve yine Türkiye vardı...
|
|