|
|
SİVRİ SİNEK SAZ
Av. TALAT METE
HAYDİ GENÇLER POLİTİKAYA...
Sevgili gençler, ülke yönetimini ve siyasetle yeterince ilgili olmamamız nedeniyle sizleri çok fazla eleştiremiyorum. Ama yeter artık ilginizi artırın diyorum.
Ülkemizin 1960-1980 yılları arası karşılaştığı askeri müdahalelerin genel sonucu olarak geçirdiğimiz sindirme ve yasaklar düzeni, sizlerin, sivil toplum örgütlerine, siyasete dolayısıyla ülke yönetimine katılma konusunda önünüzü kesmiş olduğunu biliyorum.
Hele 1982 ve sonrası yasal düzenlemelerinin oluşturduğu, emek vermeden havadan geçinen dansçı gençlik olgusu, sizlerin yönetimlerle ilgisini en alt düzeyde tutmada başarılı olduğunu da biliyorum. Sorgulamayan, talebi olmayan, sadece dersini çalışan ve eğlenen kuşaklar yetiştirme, yönetenlerin tarih boyunca hayallerini sürekli süslemiştir. "Okullar olmasa milli eğitimi ne güzel yönetirim" düşüncesinin bize ait olduğunu unutmayın.
Sevgili gençler,
Böyle yetiştirilmek istendiğiniz için, arzu etmediği halde, zorunlu olarak yönetim alanında bıraktığınız boşluğu bakınız kimler doldurdu. Boş gezenlerin bilgisiz baş kalfaları, her türlü ilişkiden kendisine ve yakınlarına çıkar sağlamaya çalışan başkaca bir şey düşünemeyen çıkarcı ve rantçı insanlar, çağının bilgi gelişiminden ve iletişimin gücünden bir haber akıl fukaraları, lotocu, ganyancı, totocu kumarbazlar, insan dediğimiz yaratığın ruhsal dünyasının en değerli alanı olan din duygularını istismar eden bezirganlar, mezhep ve şehir beraberliğini rehber edinmeden başka becerisi olmayan siyasi parti üye ve delege ağaları, yokluğunuzdan yararlanıp siyasete kolaylıkla atlayan ve oligarşik yapıyı çok seven genel başkan yağdanlığı olmayı tek hedef seçen siyasetçiler, bu siyasetçileri çıkarları doğrultusunda kullanan hortumcular, görsel ve yazılı medyacılar, sendikacılar, hapishaneden gönderdiği yazılı açıklamayı yakınları ile genel kurulda okutup seçim kazanan meslek kuruluşlarının demirbaş yöneticileri, elde ettikleri güçlerini sadece bireysel çıkarları için kullanan sivil toplum örgütlerinin gedikli yöneticileri. Bu zinciri alabildiğine uzatmak hiç de zor değil.
Genç nüfusa sahip olduğunu öğünerek söyleyen bir ülkenin, gençlerini yönetime katılmada bu denli itip dışladığını gelişmiş bir başka ülkede görmeniz mümkün değildir. Böyle bir kafa ve düşünceyle 21. yüzyılda ne kadar adım atabileceğimizi ve dünya sahnesinde bu yapıyla nasıl bir rol alabileceğimizi hiç düşündünüz mü? Böyle bir tablodan sonra, insan topluluğumuzun dinamizmini oluşturan siz gençlere önemli görevler düştüğü yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Gelin gençler Atatürk'ün sizlere seslenişini yeniden okuyalım. O zaman içinde bulunduğumuz şartların olumsuzluğunu düşünmeden, görevinizin ülkemizin kurtuluşu için mücadele etmek olduğunu göreceksiniz. Bunun da, bugün tek yolu, yukarıda belirttiğim gibi her alanda bıraktığınız boşlukları bilinçli bir şekilde doldurmanızdır.
Ne duruyorsunuz!.. Şartlarınız el veriyorsa düşüncelerinize yakın siyasi partilere üye olun. İlgi alanınızdaki sivil toplum örgütlerine kaydolun. Oralarda düşüncelerinizi haykırın. Taleplerinizi yönetimlere iletin. Yönetimlere aday olun. Gençlik toplumun geleceği olduğuna göre, sizlerin yönetimlere ilgisinin şiddetinin geleceğimizi biçimlendireceğini asla unutmayın. Gelecek sizlerin. HAYDİ GENÇLER POLİTİKAYA...
AH KOLTUĞUM
BENİM GÜZEL KOLTUĞUM!!!
Bir çoğumuzun evinde koltukları vardır atamadığı, bazılarına göre modası geçse de inatla kullandığımız koltuklarımız. Benim de evde uzun zamandır kullandığım, bir çok dostumun "bu eve yakışmıyor at artık şu eski koltukları" dediği ama benim bir türlü vazgeçemediğim koltuk takımım var. Bu gidişle yüzünü değiştirip değiştirip daha uzun süre kullanacağım cinsten. Çok seviyorum, ne yapayım atamıyorum işte. Yüzünü değiştirmek bazen astarından daha pahalı oluyor. Ama vazgeçemiyorum koltuk takımımdan. Bunca zaman kullanmama rağmen yeni anladım koltuk takımını neden atamadığımı. Çok rahat!! Vallahi de vazgeçmeyeceğim. Billahi de vazgeçmeyeceğim koltuğumdan. Kim ne derse dersin yine de oturacağım çok sevdiğim koltuğumda. Ben oturmaktan vazgeçersem çok sevdiğim bu koltuğumda kim oturacak haa kim oturacak? Ben oturmadıktan sonra ne önemi var? Ben oturunca değer kazanıyor koltuğum. Hem sonra koltuk takımımı atarsam, kimin eline geçecek bu güzelim koltuk. O ancak benim kıçımın altında olursa evi daha iyi idare ediyorum. Daha iyi emir yağdırıyorum. Hem etrafımdakiler beni bu koltukta görünce daha çok değer veriyor. Ben de kendimi "ben olmasam bu evi kimse benim gibi iyi idare edemez" düşüncesine daha çok yaklaştırıyorum. O nedenle koltuğumdan asla kalkmayacağım. Komşular çatlasa da patlasa da, beni koltuğumdan ancak ecel ayırır. Hem niye kıskanıyorsunuz canım. Ben koltuğumda oturdukça işler tıkır tıkır yürüyor. Hem sonra siz neden herşeyi benim koltuğuma bağlayarak düzenliyorsunuz. Siz kendi işlerinize bakın ben de koltuğumda oturmaya. İyi de olsam, hasta da olsam koltuğuma kimseyi oturtmam. Bu evde, benden önce kim koltuğuna "ben oturamıyorum hemoroitim var gel sen otur" dedi ki. "Bu da ne? Nereden geliyor bu ses? Kim var orada?" "Benim hayatım ben. Senin koltuğuna otururum işte sevgilim sen bana kızmazsın ben biliyorum. Yoksa yanılıyor muyum, sen söyle bana tamam mı aşkımmmmmm......."
|
|