|
|
VOLKAN VURAL
Avrupa Birliği Genel Sekreteri - Büyükelçi H.E. Ambassador - General Secretary to the EU
Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
Marmara Grubu, Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı'nın 7 Şubat 2001 tarihindedüzenlediği aylık yemekli toplantıda Avrupa Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan VURAL Avrupa Yolunda Türkiye konusunda bilgi verdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, kuruluştan itibaren bireyi öne çıkaran, hukukun üstünlüğüne ve laikliğe dayanan temel değerleri AB adaylığı için avantajlarımızdır. Cumhuriyet değerlerine en yakın sistem Avrupa Birliği'dir.
Katılım Ortaklığı Belgesi; Çerçeve Yönetmelik (aslında tüzük) olmadan hukuki geçerlilik kazanmıyor; Konsey önümüzdeki haftalarda bunu sonuçlandıracak.
Kopenhag Kriterleri'nin ekonomik kriterler bölümünde neredeyse sorunumuz yok; ancak siyasi kriterlerde bazı pürüzler ve netleşmemiş konular var; bunlarında yakın zamanda hallolacağına kuvvetle inanıyoruz. Çünkü kendimizi reforme edebilmemiz için tarihi bir fırsat ayağımıza gelmiş durumda. AB, tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi önemli bir dönüşüm projesidir ve Avrupa treni bizi hep bekleyecek değildir.
Adaylığa engeller de önemli oranda kendimizden kaynaklanıyor. Daha çok içe kapanık bir ülkeyiz; dünyadaki yeni yönelişleri pek algılayamıyoruz. Önyargılarımız var. Tabiiki her ülke gibi bizi de sevmeyen ülkeler var. Acımasız bir ayrılıkçı terör olayı yaşadık. Demokrasi, hukuk devleti, sosyal gelişme yönünden terör önemli kayıplara neden oldu. Tortuları hala etkili. Ancak bunlar atılım yapmamızı engellememeli.
Türkiye'nin AB dışında da opsiyonları olabilir, zaten her ülkenin her zaman opsiyonları vardır; ama önemli olan Türkiye'nin en çok yararına olacak birlikteliği bulmaktır. En başta; AB'nin Türkiye'yi bölmek için kurulmuş bir yapı olmadığını anlamalıyız. Globalleşmede özü itibariyle bir izolasyon süreci değildir, entegrasyon sürecidir.
Hıristiyan demokratlar AB'nin bir Hıristiyan Kulübü olduğunu söylüyorlar ama bunlarazınlıklar, Avrupa bunu da aşmaya çalışıyor. AB'de ulus-devletin varlığı devam ediyor. Özellikle her ülkenin kendi kimliği ve kültürü korunuyor. Bu yönde bir dayatma yok; yani bizim Almanlaşmamız söz konusu değil. Yeryüzünde egemenlik artık mutlak değil; her ülke bunu belli ölçülerle paylaşmak zorunda. O nedenle egemenlik kavramına eski, dogmatik yaklaşımlarımızı bırakmalıyız.
AB her alanda dönüşüm gerektiriyor, tabii sancılı bir süreç olacaktır. Belki en çok tarım da zorlanacağız ama zaten tarım da böyle kurtulacak. Nüfusumuzun %40'ı tarımla uğraşırken ileri bir ülke olamayız.
Bize direncin önemli bir nedeni nüfusumuz ve yapısıdır. Şu anda işgücü fazlamız var ama reformlarımızı yaparsak yabancı sermaye hızla ülkeye girecektir. Böylece kısa zamanda kendimizi toplayıp, göçmen verir durumdan çıkacağız. Bizi niye istiyorlar derseniz;en başta Türkiye olmadan Avrupa'nın global bir güç olması mümkün değil. Türkiye Avrupa'ya muazzam bir jeostratejik ve dolayısıyla ekonomik derinlik kazandıracak. O nedenleVerheugen Davos'da Mesut YIlmaz'a bizim size ihtiyacımız daha fazla dedi. Biz de evödevimizi iyi yaparak bunu haklı çıkarmalıyız.
ABD; AB'yi her zaman desteklemiştir, halen de desteği tamdır. Çünkü AB; bir barış ve istikrar projesidir. Türkler olarak komplo teorilerini fazlaca seviyoruz. Ayrıca her uluslararası konuyu ezeli düşmanlık - ebedi dostluk bağlamında değerlendiriyoruz. Bu; büyük yanlışlar yapmamıza neden oluyor. Bir ülkeyle hem dost olabilir; hem de çeşitli konularda rekabet içinde olabiliriz. AB içinde şu anda örneğin patates konusunda gerçek bir kavga vardır; ama kimse kimseyi öldürmemektedir.
Türkiye, AB'nin dış politika vizyonunu da geliştirecektir. Avrupa Güvenlik SavunmaKimliği konusunda tam üye olana kadar bir ara çözüm üretilmelidir. Türkiye bu konudakiendişelerinde haklıdır ama maalesef ahde vefa uluslararası politikada çok anlamlı değil.
AB projesi; bir GAP değil; çok büyük bir proje, belki de 1000 GAP demek lazım. Tüm ekonomik, sosyal hayatı ve geleceğimizi ilgilendiriyor. İyi bilmeliyiz ki kendi şartlarımızla Avrupalı olmamız söz konusu değil, kriterlere uymalıyız. AB ülkeleriyle bir ortaklık yapıyoruz; hasım değiliz."
VOLKAN VURAL: "TURKEY'S RELATIONS WITH THE EU"
At the meeting of the Social and Strategic Research Foundation on Feb 7th, Ambassador Vural stated that basic values like laicism, the importance of the individual and the superiority of law underlying the Turkish Republic, were advantages for Turkey's becoming a member of the EU.
Ambassador Vural informed the audience that the Accession Partnership could only be validated by the Framework Regulations.
According to Vural, Turkey has almost no problem with the Copenhagen Criteria, only some political criteria that needs to be clarified.
"Turkey might have alternatives to the EU, but it is important to find the most advantageous," Vural continued. "We must first grasp that the EU was not founded to divide Turkey. Neither is globalisation an isolation procedure. It is a procedure of integration."
Vural believes that Europeans who consider the EU as a Christian club are in the minority. He thinks that an important factor in the resistance to Turkey' s membership is its population. He maintains, however, that if the necessary reforms are achieved, foreign capital will pour in, and that Turkey will no longer need to send immigrants to Europe.
Vural also pointed out that Europe could never become a global power without Turkey. Ambassador Vural said that the EU was an enormous project and that it would play a very significant role in our future. He concluded that we had to conform to the Copenhagen Criteria if we wanted to become Europeans, and that Turkey and the EU countrieswere partners, not enemies.
|
|