|
|
ALİ MİDİLLİLİ
GYİAD Başkanı Chairman of GYIAD
Belirsizlik, Çaresizlik, Ümitsizlik ve Kriz
Genç işdünyasını temsil eden bir sivil toplum kuruluşu başkanı ve yabancı bir bankada çalışan üst düzey bir profesyonel yönetici olarak, finans sektöründeki krizi yabancı banka bakış açısı ile değerlendirmeye çalışacağım.
Geçtiğimiz hafta çalıştığım kurumun Londra'daki Türkiye analistleri İstanbul'a gelerek 2 işadamı derneğinde önemli sunumlarda bulundular. Her iki sunumda gördük ki iş dünyasında siyasi iradeye ve ekonomik programa karşı bir güven kalmamış. Devalüasyonun devam edebileceği görüşü hakim. Hazinenin borçlanma takvimi ve Kemal DERVİŞ'in bir türlü sonuç alamadığı çabaları, iş dünyasını ciddi şekilde endişelendirmektedir. Daha evvelki krizlerde iş dünyası kendini hiç bu kadar krizin ortasında bulmamıştı. Krizden ençok etkilenen sektörler hiç şüphesiz bankacılık / finansman, medya ve reklamcılık gibi sektörlerdir. Bu da Türkiye'deki orta / üst ve beyaz yakalı gelir grubunun son 20 senedeki önemli bir kesitidir. Bu kesitteki işsizlik diğer sektörlerdeki tüketimi olumsuz etkileyecek,vergi gelirlerini azaltacak ve yarattığı negatif psikoloji ile piyasaları olumsuz etkilemeye devam edecektir.
Bu arada yurtdışından Türkiye'ye gelebilecek yardımlarda gözle görülür bir azalmasöz konusudur. 25-30 milyar dolar seviyelerinden aşağılara doğru inmekteyiz. Nisan sonu gelecek olan 6.5 milyar dolara ilave olarak Mayıs ve Haziran ayları içerisinde de 12-13 milyar dolarlık fonların girişi beklenmektedir. Bunlar Hazine'nin önümüzdeki üç aylık dönemdeki iç borç ödemeleri için kullanılacaktır. Dolayısı ile artık dış kaynaklardan ziyade içkaynaklara yönelme dönemi gelmektedir. Bu da özel sektörü çok tedirgin etmektedir.
Bunların ardından kamu bankalarının ve BDDK kontrolü altında olan bankaların birikmiş olan zararlarının ödemeleri için taze kaynağa ihtiyaç olacaktır. JP Morgan'ın
hazırlamış olduğu bir rapora göre, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen bankalardan ilk 11 tanesi için 14 milyar USD harcandığıdır. Ziraat ve Halkbank'ın birikmiş görevzararları (kriz sonucunda yükselmemiş olduğu varsayımı ile 13 milyar USD, diğer yeniden yapılanmalar için de 5.5 milyar USD gibi bir harcama ihtiyacı gözükmektedir. Toplam40 milyar USD'ye yakın olan bu rakam gayrisafi milli hasılamızın %20'sine eşittir. Bu rakamın içine krizin faturası ve BDDK'ya devredilen diğer 2 banka da eklenirse toplam maliyetin daha üst noktalara çıkması beklenebilir.
Bankacılık ve finans sektörünün şu andaki en önemli sorunları şunlardır:
- Vade uyuşmazlıklarından kaynaklanan faiz riskinin getirdiği ve getirebileceği zararlar.
- 15 milyar USD olarak tespit edilen bir kur riskinin neden olacağı zararlar.
- Sermaye tabanının yetersizliği doğrultusunda, aktif kalitesizliği nedeniyle meydana gelebilecek zararlar.
Şu anda yapılması gereken, süratle BDDK'ya devredilmiş olan bankaların tasfiyesi, sermaye yeterlilik oranlarının yükseltilmesinin temini ve haksız rekabet sonucunda karlılık oranlarını artıramayan sağlıklı özel sektör bankalarının güçlendirilmesidir. Bu süreçten sonra birleşmeler ve satın almalar yolu ile konsolidasyonun başlaması, Türk bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir şekilde yeniden doğuşuna tanık olacaktır.
Artık sistematik riskin daha iyi kontrol edilebilmesi için sektörün daha şeffaf olmasışarttır. Otoritelerin, bankaların kayıplarının büyüklüğünü anlama, düzenleme ve denetleme konularında daha yeterli olabilmeleri çok büyük önem taşımaktadır. Denetleme ve düzenlemedeki boşlukların doldurulması, uluslararası standartlar yakalanması ve mevduat sigorta sisteminin daha seçici olarak kullanılması gerekmektedir.
Türkiye acaba krizi atlatabildi mi? Bu sorunun cevabı net değildir. Piyasalardaki belirsizliğin çaresizliğe, çaresizliğin ise ümitsizliğe dönüşmeye başladığı şu dönemde henüz dibe vurmuş olduğumuz söylenebilir mi? Yurtdışından 20 milyar USD'nin altında gelebilecek bir yardım paketi kriz ortamının hızla aşılmasını sağlayamayacaktır. Bu sadece geçici bir tedbir ve bir yama olarak kalacaktır. Kaynakları sonsuz olmayan G7 ülkeleri daha büyük rakamları, bugünkü siyasi yapıda Türkiye'ye kullandırmayacaklardır. Bunun sonuçları ne olabilir? Sistemdeki dövizlere el mi konulur, mevduatlar mı dondurulur veya iç borç konsolidasyonuna mı gidilir? Tüm bu felaket senaryolarının gerçekleşmemesi için acele ilave iç ve dış kaynakların bulunması ve derhal siyasi bir mutabakat sağlanarak reform paketinin mecliste yürürlüğe konulması şarttır. Bankacılık sektörü kendi eylem planını derhal harekete geçirmelidir. Kamu bankaları konsolidasyonu tamamlanmalıdır. Son üç ay içinde bankaların gecikmiş borçları %25 seviyelerinde artmıştır. Açık pozisyon ve vade uyumsuzluğu zararları Mart sonu itibari ile sadece en büyük 4 özel sektör bankasında 1.5 milyar dolara yakın olduğu tahmin edilmektedir. Bu da sistemin sermayesinin büyük bir kısmının yok olması demektir. Dolar kurunun daha da yüksek seviyelere çıkması (1.1 milyon üzeri) bu sermaye yapısını daha da eritecektir.
Dolara gelirsek, şu andaki seviyesi teknik hesaplamaların %15 ile %20'si üzerindedir. Bunun sebebi ise piyasa psikolojisidir. Piyasa regülatörlerinin yapmış olduğu zamansız söylemler, ortada yeni bir ekonomik reform paketi ve hareket planı olmadan ters etkiler yapmaktadır. Güvensizliğin olduğu piyasalar, rasyonel hareket etmemektedirler. Rasyonel hareket etmeyen piyasalar da hiçbir kurumun likiditesi krizi aşmaya yeterli değildir.
Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin 22 milyar USD olması aldatıcı bir güven unsuru olarak görülmemelidir. Piyasalar, siyasi otoriteye güvenlerini tamamı ile kaybettikleri takdirde doların değeri daha üst noktalara da çıkabilir. Dolar kuru, serbest piyasaların nabzıdır ve onların beklentilerinin en iyi göstergesidir.
Sonuç olarak, teknik/ekonomik bir açıdan bakıldığında Türkiye bu krizi aşabilir. Ama siyasi reformlar teknik bir veri değildir. Radikal siyasi değişimler olmadıkça, bu krizden almış olduğumuz dersler, Türk ekonomisinin oynaklığını azaltmayacaktır. Yakın bir gelecekte kendimizi daha büyük bir krizin içinde bulmamamız için bir an önce Türkiye'deki siyasi yapıyı değiştirmemiz, yolsuzlukların üzerine gitmemiz ve kamu harcamalarını derhalasgariye indirmemiz gerekmektedir. Yoksa ne özel sektör, ne yabancı sermaye ne G7 kurumları, ne de vergilerini ödeyen vatandaş bu külfeti kaldıramayacaktır.
Ali MİDİLLİ: "Uncertainty, Despair, Hopelessness and Crisis"
The business world has lost all trust in the political authorities and the economic program; it has serious concerns about the debt program of the Treasury and Kemal DERVİŞ's fruitless efforts. The banking/finance, media and advertising sectors were affected the most by the crisis. They represent a significant cross-section of the medium/top management and white-collar workers in Turkey. Unemployment in these sectors will have a negative impact on consumption in other sectors and decrease the tax revenue.
There will be a significant decrease in foreign aid coming to Turkey, thus creating a need to divert to domestic sources. In order to prevent the realization of various disaster scenarios, it is necessary to find additional foreign and domestic sources, to reach a political consensus and to have the Parliament adopt the reform package.
The most vital problems facing the banking and finance sectors are the losses caused by the interest term risks, a foreign exchange risk estimated to be $15 billion and the low quality of assets. Urgent steps need to be taken to liquidate the banks turned over to the BDDK (Banking Regulatory and Supervisory Board), to increase the banks' capital adequacy ratio and to strengthen the sound private banks which have been unable to function profitably due to unfair competition. The process is to be followed by consolidation through mergers and acquisitions. The banking sector should immediately implement its own action plan and the consolidation of public banks should be completed.
The current dollar exchange rate is about 15-20% higher than what the rate shouldbe according to technical calculations. The dollar exchange rate is the pulse of free markets and the best indicator of their expectations. The markets are not functioning rationally because of the distrust in political authorities; if the markets lose trust completely, the value of the dollar can increase even further. If Turkey does not want to find itself in an even larger crisis in the near future, it should take immediate steps to change the political structure, fight against corruption and minimize public spending.
|
|