|
|
DANIEL DUMOULIN
BBL (Banque Bruxelles Lambert)
Şube Müdürü-Türk Kültürünü ve Tarihini Yaşatma Derneği Başkanı BBL Branch Manager - Chairman of the Association to Promote
Turkish Culture and History
Biz Önemli Değiliz Bir Şey Önemlidir: Türkiye!
Türkiye'yi Sevelim!
Bu satırları, Ankara'daki Atatürk Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan ve Atatürk'ün düşüncelerinin derlendiği bir kitabın ilk sayfasına yazmış olmam hem herkesi şaşırttı, hem de sebebi soruldu. Oysa sebebi çok basit; bu satırlar benim en içten düşüncelerimi eksiksiz dile getiriyor.
Zira, şahsi kanımca, hayatta varoluş sebebimiz, hedeflediğimiz ülküye ulaşacağımıza olan inancımızdan başka bir şey değil.
Türkiye'nin simgelediği yüce ülkü karşısında birer fert olarak biz ne ifade ediyoruz?
Belki kimilerinin hoşuna gitmeyecek ama yine de söyleyeceğim, pek bir şey ifade etmiyoruz, hatta hiçbir şey ifade etmiyoruz!
İnsanlık tarihiyle karşılaştırıldığında bir insan nesli nedir ki?
Onun da ötesinde, bu neslin üyesi bir fert, yetmiş milyon vatandaş karşısında fert olarak ne ifade eder?
Cevap yine aynı olacak: pek bir şey ifade etmez, hatta hiçbir şey ifade etmez.
Ama aynı ülkünün etrafında kenetlenmiş, aynı bayrak altında toplanmış, nesillerin ötesinde bu ülkünün peşine düşmüş yetmiş milyon kişi, nihayetinde "İnsanlık Tarihine" damgasını vurur.
Bu ülkünün adı "Türkiye" olduğunda, daha da büyür, daha da güzelleşir.
Bu Türk ülküsü, kurucusu büyük Atatürk'ün düşüncelerinde ve Türk halkına gösterdiği yolda, bugün her zaman olduğundan daha canlıdır ve öyle olmaya da devam edecektir. Bugünlerde kimileri bu gerçekleri inkar etmekten zevk duymaktalar, hatta daha da vahimi, bu gerçeklere karşı savaş açmışlar ve yandaşlarını başka toplum modelleri seçmeye teşvik etmekteler.
Bunlar, bütün toplumların çağdışı bularak dışladığı ve haklı olarak, bütün uygar milletlerin mücadele ettiği modellerdir.
Bunların bazıları bugün yeniden başlarını kaldırmaya yelteniyorlar.
Oysa bu modellerin hiçbiri, ilerlemek isteyen toplumlar için sürdürülebilir bir çözüm değildir. Bu yolları seçen bütün toplumlar, maddi ve iktisadi alanlarda olduğu kadar, kültürel ve sosyal alanlarda da gerilemişlerdir..
Uygarlık ancak ileri doğru yapılan hamlelerle gelişir.
"Atatürk'ten düşünceler" başlıklı bu kitap, Türkiye'ye kurucusunun miras bıraktığı değerleri savunma ve buna karşı çıkanlarla karşı vermeye kararlı olduğumuz yılmaz mücadele iradesinin bir ifadesidir.
Bu kitabın öncelikli amacı, Türk gençliğinin sorabileceği sorulara cevap vermek, bunun yanı sıra da, Atatürk'ün bize bıraktığı mesajı öğrenmek isteyen herkese de hitab etmektir..
Genç Cumhuriyetimizin kurulduğu günlerde geçerli olan her şeyin, bugün de hala güncelliğini koruduğunu düşünmüyorum. Dünyadaki değişim, düşüncelerde, değerlerde de değişime sebep oluyor.
Ancak öyle bazı değerler vardır ki, ebedi olurlar. Laiklik ve devletin bölünmezliği bu değerlerdendir.
Atatürk, ilkeleriyle bize pozitivizmi temel alan bir düşünce tarzı, bir felsefe bıraktı. Hayatının son günlerinde kendisi de şöyle demiyor muydu :
"Manevi miras olarak arkamda ne bir ayet, ne bir dogma, ne de donmuş, kalıplaşmış bir kural bırakıyorum. Benim tek manevi mirasım, bilim ve akıldır....
Dünyada her şey çok çabuk tekamül ediyor. Mutluluk ve mutsuzluk kavramları da, zaman içinde, toplumdan topluma, fertten ferde değişiyor. Bu durumda, ebediyen geçerli çözümlerin var olduğunu öne sürmek, düşüncelerin ve bilimin sürekli tekamül ettiğini inkar etmekle eşdeğerdir. Benim ne yapmaya çalıştığım, Türk milletinin iyiliği için neyi başarmaya çabaladığım herkesin malumu. Benden sonra, benim çizdiğim yolda, akıl ve bilimden hiçbir zaman ayrılmadan ilerleyecekler, benim manevi mirasçılarım olacaktır."
Kanımca Türk gençliği bu felsefeden ilham almalıdır. Bunun dışında geçerli bir felsefe yoktur. Türkiye, üç nesil gibi kısa bir sürede, kurucularının hayal ettiği ve hedeflediği noktaya varmıştır. Şimdi yapılması gereken bu yolda devam etmektir.
Bu kitabın bana sağladığı gelir sayesinde, her sene, onlarca Türk yetimini Anıtkabir'e götürebilmekten de ayrıca gurur duyuyorum. Zira, her Türk genci, bütün dünyadaki gençler gibi, hayatlarının bir anında, tüm yaşamları boyunca takip edecekleri ülküyü seçmek durumunda kalacaktır. Bu gençler, bazılarının içlerinde sinsice yeşertmek isteyebilecekleri şüpheye hepimizden daha fazla açıktır.
Seçimini pozitivist felsefeden yana yapmak, rahat bir ekonomik ortamda, kendilerine örnek olabilecek ailelerde yaşama şansına sahip olanlar için ne kadar kolaysa, hayattan nasibini alamamışlar için, karşılarına çıkan birçok seçenek arasından gerçeği görmek o kadar zor. Ama bu çocukların da Türk oldukları ve Türk ülküsünün onların da yüreğini doldurması gerektiğini unutmamalıyız.
İşte bu sebeple, bu ülküyü, yetim Türk çocuklarına ve Türkiye'nin iktisadi açıdan yeterince gelişmemiş bölgelerinde yaşayan Türk gençlerine tanıtmak üzere bilinçli olarak kitap, sergi, konferans, gezi, seyahat gibi değişik mecralar seçtik.
Batılı toplumların evrimi bugün bizi, ekonomilerin ve tekniklerin küreselleştiği bir olguyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu toplumlar arasında yer almak, yarıştan dışlanmak istemeyen ve dünyaya örnek olmak isteyen halklar için mutlak bir zarurettir.
Tarihi açıdan, geçmişten beri içiçe yaşadığı Avrupalı uluslar arasında önemli bir yere sahip olan Türkiye'nin AET'ye tam üye olarak katılması adaletin tecellisi olacaktır. Kanımca, bu doğal gidişatı geciktirmeye çalışmak ve hatta Türkiye'yi reddetmek ucuz bir davranıştır.
Üstelik şimdiye kadar öne sürülen gerekçeler de son derece sathi kalmıştır.
Belli bazı basın organlarının pek meraklı olduğu ve aşırı derecede medyalaştırılan Kürtler'in durumu ve insan hakları, Türk halkının tamamını ilgilendiren ve dolayısıyla çok daha önemli olan iktisadi meselelerin doğuracağı tartışma ve sorunlar karşısında tali konular olarak kalacaktır.
Ülkenin doğusundaki bazı yörelerdeki durum, bu yörelerin daha büyük bir iktisadi refaha kavuşmasıyla çözüm bulacaktır.
Bu iktisadi refah ister istemez köklü sosyal değişimlere yol açacaktır...
Ayrıca, konu siyasi açıdan ele alındığında, hiçbir hükümet, kısıtlı sayıda bir takım insanın merkezi devletten ayrılmayı savunmasına ve bu amacına ulaşmak için ülkenin halkına karşı teröristçe yöntemler uygulamasına müsaade edemez.
Maalesef, bu tür olaylar AET içinde birçok ülkede yaşanmaktadır.
Ve bütün hükümetlerin, haklı olarak bu sorunu kökten çözmek üzere kesin bir kararlılıkla hareket etmeleri gayet doğaldır.
İnsan haklarına gelince, bu konu Türkiye'de, birçok ülkede olduğundan çok daha büyük ve özel bir özenle ele alınmaktadır. Her yerde olduğu gibi olumsuzluklar yaşanabilir. Ancak bunlar münferit olaylardır. Oysa, bu olayların, bu aralar, amaçları belli olan bazı basın organlarınca aşırı derecede medyalaştırılmasının da altını çizmek gerekir. Kanımca, bu münferit olaylar hakkında bir fikir yürütmeden önce, sadece kanıtlanmış olayları değerlendirmek ve yine az sayıda yabancının kavrayabileceği kültürel farklılıkları göz önünde bulundurmak gerekir. Üstelik bu münferit olaylar gitgide azalmakta ve yetkililer tarafından da kınanmaktadır. Dolayısıyla bu bahaneler hiçbir şekilde Türkiye'nin AET'ye girmesini reddetmek için geçerli bir gerekçe oluşturmamaktadır. Üstelik Türkiye'nin katılımından, bu ülke kadar AET de yarar sağlayacaktır. Türkiye en kısa zamanda Uluslar Avrupası'nın bir parçası olmalıdır. Ancak yanılgıya düşmeyelim, çok çaba harcamamız, büyük fedakarlıklara katlanmamız gerekecektir. Riayet edilmesi gereken iktisadi kurallar, Avrupa'nın koşulları Türk halkının omuzlarına ağır bir yük bindirecektir. Ülkenin ekonomisinin gerekli kıldığı bürokrasinin ve ordunun ıslahı da aşılması gereken önemli bir engel oluşturmaktadır. Ancak tarihi boyunca değerini ve cesaretini her vesileyle kanıtlayan Türk halkının, bu sorunları çözeceğine ve gelişme yolunda karşısına çıkabilecek bütün zorlukları aşacağına şüphemizin olmaması gerekir.
Bu öncelikli hedefin takibinde, hepimize sorumluluk düşmektedir.
Bugün göstereceğimiz çabalar, yapacağımız fedakarlıklar sayesindedir ki, yarın çocuklarımız gurur duydukları bir Türkiye'de yaşayacaklardır.
Daha büyük ve her zaman büyük bir Türkiye!
Daha kuvvetli ve her zaman kuvvetli bir Türkiye!
Daha güzel ve her zaman güzel bir Türkiye!
DANIEL DUMOULIN: "WE ARE NOT IMPORTANT. THE ONLY IMPORTANT THING IS TURKEY! LET'S LOVE TURKEY!"
These were the phrases I wrote on the first page of the book published by the Atatürk Research Center in Ankara on Atatürk's ideas. An individual is not important for a country. What is important is seventy million Turks who are united under one flag and one ideal that was established by Atatürk. The book called "Atatürk'ten Düşünceler" is a statement of the fact that we are determined to protect the values inherited from Turkey's founder and to oppose those who are against those values. Its main objective is to answer the questions Turkey's youth may ask and to address those who want to learn about Atatürk's message.
Turkey has reached a point in the path that was envisioned by its founders in a short period of three generations. Now Turkey needs to continue following this path. Western countries have created an environment of economical and technical globalisation. Nations which want to be part of the game and set an example to the rest of the world need to be a part of the Western world.
|
|