DİLİN KEMİĞİ, Av. AYSUN KILIÇASLAN,Benim de içime sindiremediklerim var. Savaşlara yoksulluklara ve binbir belaya karşın İlle de yaşayacaksın! Can Yücel Bundan aylar önce DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin kuruluş aşamasında Rahşan ECEVİT "suç işlemiş ülkücülerle koalisyon kurmayı içine sindiremediğini" söylemişti. Sonra bu üçlü koalisyon, hazırladıkları Af Yasası ile suç işlemiş tüm ülkücüleri, çetecileri ve ülke soyucularını affetmek istediler, son anda tasarı direkten döndü.Kaderin cilvesine bakın Başbakan Bülent ECEVİT ve Başbakan Yardımcısı Devlet BAHÇELİ de Rahşan ECEVİT'le aynı problemi, yani sindirim zorluğu çekiyorlardı, ikisi de bu yasa tasarısını içlerine sindirememişlerdi. Doğru benim de içime sindiremediklerim var. - Kendisine yüce bir makam, sorumluluk gerektiren bir görev verilmiş olan bir bakanımızın intihara teşebbüs etmiş olmasını, bir başka bakanımızın Marmara Depremi felaketinde gelen dış yardımları geri çevirmesini içime sindiremedim. - Hukuki işlemlerde 65 yaş üstü için aranan akıl yeterliliği raporunun, siyaset yaparken istenmemesini de mümkün değil sindiremem. - The Independent'ten Robert Fisk'in hiçbir araştırma yapmaksızın deprem felaketini, önyargıyla, ordumuzu istismar eden bir duygu sömürüsüne döndürmesini de içime sindiremiyorum. - Tam 5 yıldır, Dinar depremi sırasında ilçenin Ziraat Bankası şubesine yatırılan yardım paralarının hala öylece durmasını; depremi sadece ve sadece Marmara Bölgesi'nde olduğu zaman ciddiye almamızı da sindiremiyorum. - Milletin değil, servetin vekillerini, "Türk'e Türk'den başka dost yok" diyen zihniyeti; - "Komşu ülkelerle iyi geçinelim, herkese dost eli uzatalım" düşüncesini abartarak, düşman bir tavırla karşılaştığımızda veya 40.000 insanın ölümüne neden olan insanlığın yüzkarası bir adamı korumak ve saklamak için yoğun bir propogandaya maruz kaldığımızda da tepkisiz kalmamızı isteyen köşe yazarlarını da içime sindiremiyorum. Hak aramak, hakkını korumak ayrı, pasif davranıp yağcılık çekmek ayrı. Sapla samanı karıştırmamak lazım. Önemli olan kin tutmamak ve savaşmayı bildiğimiz gibi, barışı korumayı da bilmek. - Tepkisizliği yaşam biçimi haline getirmeyi savunanlarla, tepkilerinde ölçüyü aşanları da sindiremedim. - TEV (Türk Eğitim Vakfı)'in öğrenciye ev kiralamaktan kaçınması ve onların barınabilmek için tarikatların kucağına itilmesi zihniyeti ile, çocuklarına kitap okuma zevki yerine tv seyrettiren anne-babaların düşünce yapısını da içime sindiremiyorum. - İstanbul Bölge Hıfzısıhha Enstitüsü tarafından E-Coli içerdiği belirlenen ve Gıda Maddeleri Tüzüğü 432.md.'ye aykırı olarak içme suyu diye İstanbul Belediyesi tarafından halka satılan Hamidiye suları da sindirim problemimi artırıyor. - Tapu çalışanlarının belediyelerle elele vererek orman arazilerini iskana açıp onları tüm olanlardan habersiz köylülerin üzerine geçirip, sonra da yüksek paralarla 3.kişilere satan çete zihniyeti de ciddi bir hazımsızlık problemi yaratıyor. - Tüm bu rezaletler devam ederken medyanın şiddet, hiddet ve dehşet görüntüleri, yalan/yanlış haberleri, seviyesiz üslupları, müptezelliğe varan tavırları da sindirilemiyor. - Aptalca bir rating savaşı için, insanların tv starı olarak değil, gerçek bir dram yaşadığı deprem felaketini bile, basite alıp, televole tarzını benimseyen bir tavırla kamyondan ters indirilmiş klozet davasına çeviren sözde habercileri de sindiremiyorum. "Uçuk bir fikir, ama okuyun" başlıklı ve 15 Ağustos Pazar tarihli köşesinde Can ATAKLI, Osmanlı İmparatorluğu'nun 700.yılını kutlamak için, reklamcı arkadaşının aklına uçuk bir fikir geldiğini yazıyor. Ne kadar kabul göreceğinden emin değil ama, konu şu: 700.yıl kutlamasında Osmanlı sülalesinden kimseyi tanımadığını farkeden dostumuz reklamcı, Can ATAKLI'yı köşesinde yazmaya ikna ederek şanlı imparatorluğumuzun fertleri için bir şey yapmaya karar vermiş. Hanedanın tüm fertlerini Türkiye'ye getirtip, onlara bir ödenek bağlatarak Dolmabahçe Sarayı'nda bir köşeciğe yerleştirmek ve Saray'ı gezenlerin de kendilerini bir tarih tünelinde hissetmelerini sağlamak istiyor. Tıpkı hanedanların bittiği ama, sembolik olarak korunduğu ülkelerdeki gibi. Hem böylece Avrupa'daki Hanedan düğün, davet ve cenazelerine katılmamız, onları da vereceğimiz ödenekle burada ağırlamamız, böylece ciddi bir tanıtım kampanyası yapmamız mümkün. Bu yazı "Acaip Yazılar" bölümündeydi, A acayipsin Can ATAKLI. Sembollerin kısa zamanda mit olduğu ülkemizde, sembolik bir hanedanın, hilafet meraklılarınca bir anda nasıl başımıza getirildiğini görürseniz, bunun şakasını yapmaya bile korkarsınız. şakacı ömrünüz uzun olur inşallah! Çok yaşayın! Sonuç olarak 20.yüzyılı ıskaladık. Bir ağaç olmakla öyle çok övündük, o ağacın dallarıyla öyle çok uğraştık, asalak sarmaşıklarla öylesine savaştık ki, içinde bulunduğumuz ormanı göremedik, inceleyip öğrenemedik. Herşey yüzeysel olarak ve görsel anlamda değerlendirildi, kimse işlevselliğe ve saydamlığa bakmadı. Ümitler 2000'e kaldı. Elegans'a mail |