Senatör MERYEM KAÇAR
Yeşiller Partisi - AGALEV Belçika Flaman Senato Üyesi / Stajyer Avukat Belçika'da yaşayan ve Belçika Flaman Senatosu'na girerek hem kendi adına hem de orada yaşamını sürdüren tüm yabancı azınlıklar adına büyük başarı gösteren Senatör Meryem KAÇAR, Belçika Genel Seçimini, koalisyon hükümetinin programını, ülkenin gündemindeki sansasyonel olayları, Belçika'daki demokratik yapıyı ve yabancılara bakış açılarını değerlendirdi. Haziran '99 tarihli Belçika Genel Seçimlerinden sonra AGALEV (Yeşiller) Partisinin Parlamento koltuk sayısını artırmasını ve koalisyon hükümetinde yeralmasını ne şekilde değerlendiriyorsunuz? Seçim sonuçlarını etkileyen en önemli husus, seçmenin bu yöndeki talebi olmuştur. Elbette ki, bizler de parti olarak, seçmenin arzu ettiği değişikliğe cevap verecek bir alternatif program sunduk. Bu alternatifler bizler için çok önemli . Programımızdaki ana tema; "kalite" idi. Kişilerin özel hayatlarındaki kalite, toplumun ve çevrenin kalitesi, vs... Sunmuş olduğumuz kalite alternatifini, seçmen benimsedi ve onayladı. Böylelikle seçimlerden % 5'lik bir oy artışı ile çıktık ve yeni koalisyon hükümetinde yerimizi aldık. Federal Parlamentoda, iki bakanlık -Kalkınmadan Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Sağlık ile Tüketicinin Korunması Bakanlığı- AGALEV (Flaman) den, iki Bakanlık ECOLO (Wallon) dan, Bölgesel Flaman Parlamentosu'nda da Yeşiller'den iki bakanlık (Çevre ve Tarım Bakanlığı ile Sağlık - Eşit Haklar - Kalkınmadan Sorumlu Bakanlık) sahibiyiz. Bu bakanlıklar, bizler için çok önem arzetmekte. - Belçika Flaman Bölge Senatosuna üyeliğinizi bizlere değerlendirir misiniz? Seçimlerde, seçim listesindeki konumum, stratejik bir niteliğe sahipti. şöyle ki, partinin senato asil aday listesinin ilk sırasındaki Mieke VOGELS (Eski Anvers Belediye Encümen Azası), parti içersinde daha önceden öngörüldüğü şekilde, koalisyona dahil olununca; VOGELS bakan oldu ve ben de yedek listede birinci sırada olmamdan dolayı otomatik olarak boşalan yeri aldım. Türk seçim sisteminde, böyle bir yedek liste sözkonusu olmadığından, ana listeye yazılmam ve tam üye adayı olmam konusunda çok baskı gelmiş olmasına rağmen, bu stratejik konumum, beni senatoya taşıdı. - Koalisyon Hükümeti programındaki, hangi projeler sizler için önemli? Koalisyon, karşılıklı olarak masa başına oturup farklı taleplerin değerlendirilmesi olduğuna göre; bütün taleplerin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını bizler de biliyoruz. Yeşiller olarak, öncelikle çevre politikasının parti programına dahil edilmesini sağladık. Sosyal reformlar açısından ise, oy hakkının ülkede yaşayan Belçika vatandaşı olmayan yabancılara tanınması konusu programa alınmadı. Partimden almış olduğum bilgiye göre, müzakerelerde yalnız kalmıştık. Sosyalist Parti, bu konuyu savunduğunu iddia etmiş olsa da, bunu açık bir şekilde ifade etmemiştir. Flaman liberaller ise, yabancılara oy hakkına açık bir şekilde karşı olduklarını savundular. Senatoda yabancı orijinli olarak, ben ve diğer iki Faslı üye ile parti içersinde dayanışma sağlamaya çalışıyoruz. AGALEV olarak, '5 yılda bu ülkede yaşayan insanlara oy kullanma hakkının tanınması' parti programımızda mevcut ve bunun için gerekli çalışmaları yürütmeye kararlıyız. Her ne kadar buna engel olan Anayasa'nın ilgili maddesinin, en erken 2001 yılında değişikliği sözkonusu olabilecekse de... Bununla beraber, Vatandaşlık Kanunu'nda yapılan değişiklikler ile, vatandaşlığa geçiş yasal olarak kolaylaştırılmış olsa da, bunun ne şekilde günlük hayata geçirildiğine ve değerlendirildiğine bakmak gereklidir. Yeşiller olarak, bu konuda bir gelişim raporu hazırlamaya ve konuyu yakından takip etmeye kararlıyız. Bu konuda ümidimizi kaybetmiş değiliz. - Yeşiller partisi olarak, Belçika'da yaşanan Dioksin ve Coca-Cola krizi konularındaki değerlendirmeleriniz nasıl? Dioksin olayının seçimlerdeki başarımıza etkisi çok fazla olmamıştır. Araştırmalara göre, seçimden bir hafta önce seçmenin %80'i hangi partiye oy vereceğine karar vermişken, geriye kalan %20'lik kısım kararsızdır. Eğer, bu %20'nin bir bölümü bizim için oy kullandı ise, ki öyle olduğuna inanıyoruz... Bu olay, oyların ırkçı parti VLAMSBLOK'a gitmesinden ise, bize gelmesi daha hayırlı oldu. Parti programımızda öncelik vermiş olduğumuz, sağlıkta kalite konusunun ne kadar önemli olduğu, fiziksel ihtiyaçları kaygı içinde gidermekte olan seçmen tarafından takdir edildiğine inanıyoruz. Dioksin konusunda alınan yeni bir karar ise şöyledir: "Kar amacıyla aşırı miktarda üretim potansiyelini, kimyasal maddeler kullanarak artırmaya yönelen hayvancılık ve tarım sektöründe çalışanların sayılarının azaltılması gerekmektedir. Az fakat, kaliteli üretim için gerekli uygulama ve ciddi denetim şarttır. Endüstriyel olarak yapılan tarımın tekrar geleneksel yapıya kavuşturulması ve biyolojik tarıma dönüşümün gerçekleştirilmesi yönünde birçok çalışma ve proje bazında devlet yardımları sözkonusudur. - Demokrasi ve insan hakları alanlarında Belçika'nın genel durumunu ve partinizin bu alandaki politikalarını - özellikle Semira ADAMU isimli bayanın, Brüksel Zaventem havalimanından sınırdışı edilirken, emniyet güçleri tarafından yastık ile boğularak öldürülmesini ve DUTROUX olayını - kısaca değerlendirir misiniz? Elbette ki, bu uygulamaları kınıyoruz ve alternatif çözümler önermek için bir reform paketi hazırlayan demokratik parti olma niteliğine sahibiz. Bu alanda, bir reform oluşturulmaya çalışılsa da, yeterli olmadığını düşünüyoruz. şöyle ki, Semira ADAMU'nun boğularak öldürülmesinden sonra, özel bir komisyon oluşturuldu. Komisyon tarafından hazırlanan öneri raporunda, sınırdışı uygulamalarında yastık ya da el-kol bağlama yerine, daha insani yöntemlerin kullanılması, güvenlik personel sayısının artırılması, doktor kontrolünde sakinleştirici yapılması, operasyon sorunlu ise video-kameraya kaydedilmesi gibi tavsiyelere yerverilmektedir. Bizce, asıl yapılması gereken; Belçika'nın yabancılar politikasının değiştirilmesidir. Sadece bunların uygulamalarına yönelik olan bu rapor, partimizce yetersiz olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle, hükümette yeralmamız gerekli değişimler için önemli bir fırsattır. DUTROUX (Phéodophilie-çocuklarla seks) olayı konusunda oluşturulan komisyon, kompleks bir idari yapı içersinde yönetildiği için, bir sonuca ulaşılamamıştır. Enteresan olan da, bu kompleks yapıyı çözümlemek için bir başka araştırma komisyonu kurulmuştur. Bu hususların örtbas edilmesini yanlış buluyoruz ve parti olarak, bu konuların üzerine gitmeye kararlıyız. - Belçika'da yaşayan azınlıkların - özellikle Türkler - sosyal, kültürel ve ekonomik konumları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Bizim için kalite önemli. Özellikle kişilerin özel hayatlarındaki kalite, eğitim seviyeleri ile doğru orantılıdır. Belçika'daki yabancı kökenli azınlıkların en büyük sorunu eğitimdir. Maalesef eğitim seviyesi yüksek değildir. Bu sebepten dolayı, iş alanlarındaki şansları çok düşük olmakta ve işsizler ordusu içinde yeralmaktadırlar. Ailelerinden ve devletten almış oldukları yardımlar ile hayatlarını sürdürmeye çalışırlarken , gelecek nesile kötü örnek olmaktadırlar. Enteresan olan nokta ise, sistem de buna yardımcı olmakta, en azından engelleyici tedbirleri almamaktadır. Eğitim kurumlarında basit hatalardan dolayı, yabancı kökenli çocuklar kapı dışına konulmaktadır. Öğrenciler, okul ve aileleri tarafından yeterince takip edilememektedir. Sonuçta, diplomaya sahip olunsa bile, işe alımlarda ayrımcılık ve ırkçılık yapılıyor. Özellikle Flaman bölgesindeki ayrımcılık, Wallon bölgesine rağmen %5 daha fazla oranda ve %40'a kadar ulaşıyor. Irkçılığa karşı ciddi bir stratejinin yürütülmesi gerekmekte ve partimiz bu konudaki dosyaları yakından takip etmektedir. Irkçılığa karşı hazırlanan kanun tasarısı kapsamında, işe alınmayan yabancı kökenli kişi, şikayette bulunduğu zaman; aksini ispat yükümlülüğü işverene ait olmaktadır!.. - Demokrasi ve insan hakları konularında Avrupalı politikacılar ve basın, her fırsatta Türkiye'yi suçlamakta ama, gördüğümüz kadarıyla benzeri yanlış uygulamalar kendi ülkelerinde de mevcut. Avrupa'nın başkenti olması vesilesiyle, Brüksel açısından bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Belçika'da da tabii ki gerçek anlamda demokrasi yok denebilir. Örneğin, bir seçim bölgesinde yaşayan yabancıların sayısal miktarı, o bölgedeki adayın belirlenmesinde önemli rol alırken; oy kullanamamalarını çoğulcu ve katılımcı demokratik sistem açısından kabul etmek güçtür. Siyasal parti olarak, yabancılara oy hakkının tanınmasını savunuyoruz. ‹nsan hakları konusuna gelince; elbetteki bu haklara saygılı olmalıyız. Fakat, Avrupa'da yapılan insan hakları ihlalleri daha modern çerçevede yapıldığı için pek göze batmıyor. Açık seçik yapılmadığı için de, bunu ortaya çıkarmak ve ispatlamak güç oluyor. Irkçılık ve diğer örneklerde olduğu gibi... - Azınlıkların kültürel haklarından ziyade, federal yapı içersinde, bir Belçika vatandaşının kültürel haklarına saygı konusunu, belediyelerin (Flaman veya Wallon) uyguladığı ayrımcı tutumlar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu dil ve kültür konusu, Belçika'da çok hassas bir konu. Belçika'nın üç resmi dili var: Flamanca, Fransızca ve Almanca. Bir de Flaman, Wallon ve Brüksel bölgesi sözkonusu ve bunlardan Brüksel, iki kültür tarafından paylaşılamayan önemli bir bölge. Brüksel çevresindeki belediyelerde iki lisanın da kullanılması gerekirken, alınan bir politik karar sonucu; bazı kolaylık sunan belediyeler tespit edilmiş ve buralarda çift lisan kullanılırken; diğerleri ise, bu konuda sert kurallar uygulama yoluna gitmektedir. Belçika vatandaşı olarak, bir Flaman belediyesinde kimse sizinle Fransızca konuşmadığı gibi, maalesef bunun tersi de geçerli olmaktadır. - Okuyucularımıza iletmeyi arzu ettiğiniz bir mesajınız var mı? Türkiye'de imam olarak görevini ifa etmekte olan babamın istifa ederek Belçika'ya yerleşmesi sonrasında, Türk kökenli bir işçi ailesi ferdi olarak Senato üyesi olmam; hem yabancı kökenli hem de yerli halk açısından sembolik bir değere sahiptir. şöyle ki, yabancı olarak her alana aktif bir şekilde katılmamız gerektiği yönünde bir mesaj olmasının yanında, Belçikalılar'a da elimizden tutulması gereken zavallı insanlar olmadığımızı göstermek açısından bir o kadar önemlidir. MERYEM KAÇAR: "RACISM IN THE FLEMMISH PART OF BELGIUM REACHES 40%" Senator KAÇAR indicates that the main theme of the AGALEV (Greens) Party's program is "quality"; quality in the people's way of life, social quality and environmental quality. The 5% increase in the party's votes in the June '99 election was an indication of the acceptance of this concept by the voters, she says. She became a senator in the coalition government due to her strategic position in the election list. Her party primarily attaches importance to environmental policies and social reforms. Although the Greens Party is in favor of granting the voting right to foreigners who are not Belgian citizens, this suggestion could not be included in the Party's program because sufficient support could not be obtained. After changes were made in the Law of Citizenship, becoming a citizen of Belgium became easier. However, the Greens are determined to closely follow up this issue and evaluate the extent to which it is implemented. According to KAÇAR, the most important problem of minorities in Belgium is that they are not adequately educated. As a result, the quality of their way of life is low. Racism can be clearly observed and the Greens Party is determined to establish a strategy for this issue. KAÇAR says that Belgium cannot be considered as a perfectly democratic country. In fact, human rights are being violated in Europe, but this is not clearly noticeable. KAÇAR believes that foreigners living in Belgium should actively participate in various fields and feels that her membership in the Senate as a foreigner has a symbolic significance. Elegans'a mail |