Elegans Logo
Prof.Dr. Orhan GÜVENEN
(T.C. Başbakanlık DPT Müsteşarı)

TÜRKİYE’NİN ORTA VE UZUN DöNEM STRATEJİK HEDEFLERİ..




Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, Büyükelçi, Başbakan Başmüşaviri, Bilkent üniversitesi Dünya Sistemleri, Ekonomileri ve Stratejik Araştırma Enstitüsü Başkanı, Bilkent ve Paris Üniversiteleri öğretim üyesi olan sayın Prof. Dr. Orhan Güvenen “Gençliğe duyduğum saygıdan dolayı derneğinize gelmeyi görev bildim diyerek sözlerine başladı”.

5,8 milyar nüfuslu dünyanın bir alt-kümesi olan 63 milyonluk Türkiye’nin dünyadan etkilenmesi kaçınılmazdır. Türkiye de dünya sistemini etkilemekle birlikte, bu etki oldukça sınırlıdır. Nitekim, hiç bir ülkenin, örneğin bir dünya gücü olan Amerika Birleşik Devletlerinin dahi tek başına dünyayı etkilemesi mümkün değildir. Bir yandan Avrupa olgusu, diğer yandan Asya Pasifik boyutu, Japonya, 1 milyar 300 milyonluk nüfusuyla büyük bir güç olan Çin ve nüfusu 1 milyara yaklaşan Hindistan ve ayrıca Rusya Federasyonu’nun da, çok farklı yapılara sahip olmakla birlikte dünya üzerindeki önemli etkileri gözönünde tutulduğunda, bir “kuvvetler etkileşimi sistemi”nin mevcut olduğu ve uluslararası ilişkilerin bu sistem içindeki etkileşim çerçevesinde belirlendiği görülmektedir.
Bu genel değerlendirme sonunda Türkiye’nin uzun ve orta vadeli stratejilerin belirlenmesi bilimsel bir problem olarak ele alınabilir. Bilindiği gibi bilimsel çalışmalarda, karar alıcının tanımladığı probleme bilimsel bir nitelik kazandırmak, yani problemin çeşitli bileşenlerini doğru bir şekilde tanımlamak ilk ve belki de en önemli aşamadır. Bu bağlamda öncelikle söz konusu bileşenlerin; karar alıcı veya alıcılar, hedefler, izlenecek muhtemel yollar ve özellikle de çerçeve koşullarının tanımlanması gerekmektedir. Problemin bu temel bileşenlerinin herbiri taşıdıkları önem bakımından eıdeğerdir. Burada özellikle çerçeve koşullarının üzerinde durulmasında fayda vardır. Karar alıcıların kontrolü dışında şekillenen bu koşullar varılacak sonucu,diğer bir ifadeyle en etkin çözüm üretebilen kümeyi şekillendirir.
Bu noktadan hareketle dünyadaki küreselleşme süreci de dikkate alındığında, ülkelerin strateji belirleme olgusunu çok geniş bir kapsamda değerlendirmeleri gereği doğmaktadır. Türkiye’nin de uzun ve orta vadeli stratejilerinin belirlenmesi problemini salt ülke koşulları altında değil, dünya ölçeğini esas olarak çözmesi gerekmektedir.
Mevcut “kuvvetler etkileşimi sistemi”nde Türkiye’nin bölgesinde ve uluslararası planda etkinliğini arttırabilmesi için dünyadaki geli?melerin yak?ndan izlenmesi, bunun da yalnızca ekonomi boyutuyla değil, uluslararası ilişkiler, kültür, sanat, bilim ve teknoloji gibi tüm alanları kapsayacak şekilde gerçekleşmesi büyük önem taşımaktadır. Tüm alanlarda dünyadaki gelişmeler izlenerek, ülkenin sahip olduğu ekonomik ve sosyal sermaye ile insan kaynaklarının bu hızlı değişim sürecine uyum sağlayacak şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, dünya sistemindeki karşılıklı etkileşim sürecinde, boşluk marjlarından faydalanarak bunları ülke içinde katma değere dönüştürecek ve giderek nihai amaç olan Türkiye optimalini sağlamaya yönelik bir strateji izlenmesi gereği açıktır.
Bu strateji çerçevesinde oluşturulacak sistemde, zaman ve mekan dinamiği içinde dünyan?n yakından izlenmesi, yoğun bir etkileşim içinde olunması temel bir unsurdur. Dünya sisteminde karşılıklı etkileşim sürecinde ülkelerin hareket alanlarını belirleyen bazı çevre koıulları mevcuttur. Çoğulcu katılımcı demokrasi, sosyal hukuk devleti ve sorunlarını belirli bir teknik birikimle çözen, yani bilim ve teknolojinin verdiği alt yapıyla asgari maliyet ve azami verimlilik ve etkinlikle çalışan teknik bir devlet olma özelliği, piyasa ekonomisi, uluslararası kural ve düzenlemelere uyum, insan hakları ve sorumluluklarına saygı ve doğanın korunması bu koşulların temel unsurlarıdır.
Bu dinamik sistemde zaman ve mekan dinamiği içinde dünyadaki değişimlerin tüm boyutlarıyla-jeostratejik, güvenlik, ekonomik, bilimsel ve teknolojik, kültürel gibi-saptanması ve bu çerçevede Türkiye optimaline dönük planların ve stratejik yönelimlerin süratle karara ve uygulamaya dönüştürülmesi gerekmektedir.
Talep çıkışlı olan ve bilimler arası bir yöntem benimseyen bu sistemin iki stratejik hedef veya modeli vardır. Bir “toplum projesi” olarak da nitelendirilebilecek olan bu modellerden birincisi “TC 2007-15”, ikincisi ise “TC 2017-9” olarak isimlendirilebilir.
“TC 20017-15” modeliyle amaçlanan, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl sonunda dünya sistemine en çok etki yapan ilk 15 ülke aras?nda yer almasını sağlamaktır. Burada “etki” yalnız askeri güç değil, ekonomi, bilim ve teknoloji, kültür, dil, estetik gibi tüm alanlarda kümülatif etki anlamında bir “Bileşik Etki Endeksi” anlamında kullanılmaktadır. Burada hedef, örneğin fert başına milli geir anlamında ilk 15 ülke arasına girmek değil, kümülatif boyutta, bilimde, kültürde, ekonomide, jeostratejide, vb. etkinliğin artırılmasıdır.
“TC 2017-9” modeliyle hedeflenen ise 20 yıl sonunda Türkiye’yi dünya sistemine en çok etki yapan ilk 9 ülke arasına sokmaktır. Ancak, ilk 15 ülke arasından ilk 9’a geçmenin gerektirdiği marjinal maliyet ve enerjinin 15’e ulaşmak için gerekli olan marjinal enerjiden daha yüksek olacağı ve aradaki farkı kapatmanın daha büyük güçlük arz edeceği açıktır.
Bu hedeflere ulaşmak için, negatif seleksiyondan pozitif seleksiyona geçilerek, Türkiye’de orta ve uzun vadeli stratejik hedef ve önceliklerin bu çerçevede belirlendiği, bu hedeflere ulaşmak için etkin bir koordinasyonun sağlandığı, kaynakların en rasyonel şekilde dağıtıldığı, alınan kararların uygulanmasının etkin bir şekilde takip edildiği ve nihayet gerçekleşen projelerin son kullanıcısı olan vatandaşlara ulaşma noktasına kadar izlendiği bir sistemin yerleştirilmesi gereklidir. Demokratik katılımın da sağlandığı böyle bir sistemde, dünya ile yakın etkileşim içindeki bir Türkiye’nin, mevcut jeostratejik konumu, ekonomik ve sosyal sermayesi, sahip olduğu doğa ve insan kaynakları, tarihi birikimi ve kültürel zenginliğiyle önümüzdeki on yıllık dönemde sonunda etkinliğini-bölgesel ve dünya düzeyinde-büyük oranda artırması ve yukarıda belirtilen stratejik hedeflere ulaşılması mümkündür.
Devletlerin dünya sistemindeki etkinlişini önemli ölçüde belirleyen iki büyük olgu mevcuttur. Bunların birincisi “ülkelerin kuvvetler etkileşimi içindeki rolü ve jeostratejik konumu” ikincisi ise, insanların ve toplumun davranış biçimlerini belirleyen ve geçmiş kuşakların birikimini de yansıtan “kültür”dür.
“Kuvvetler etkileşimi” olgusu sadece devletlerarası değil, kurumlar, giderek bireyler arası ilişkileri de belirleyen temel unsurdur. Ancak, burada “kuvvet” sözcüğüyle kastedilen sadece”fizik güç” değil, aynı zamanda ”beyin gücü”, “bilgi gücü” ve “estetik gücü”dür. Nitekim, dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ulaştığı boyut, enformasyon ve iletişim alanında yaşanan hızlı değişim de bunu yansıtmaktadır.
“Kültür” olgusunun önemi ise insan ve toplum davranışlarını belirleyen temel unsur olmasından ve toplumların binlerce yıllık geçmişlerini yansıtmasından kaynaklanmaktadır. Bu birikimi algılayıp özümsemeden bugünü değerlendirmek ve yarını anlatmaya çalışmak mümkün değildir. Rene Girard’ın “mimetik teori” kapsamında,zaman dinamiğinde davranış düzeylerinin değişimini, geçmişini , davranış sistemlerinin bugüne ve yarına etkisini açıklaması toplum bilimler için önemli bir katkı oluşturmuştur. Kültürün en önemli açıklayıcı değişkenlerinden bir tanesi dildir. Dil nötr bir olgu değil,kültürü taşıyan en önemli olgudur. Nitekim bazı dillerde mevcut olan sözcüklerin diğer dillerde bulunmaması, dilin mevcut kültürel birikimi yansıtıyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Kültürün ikinci önemli açıklayıcı değişkeni ise “inanç sistemi”dir. Bir toplumun ekonomik ve sosyal yapısının gereğince algılanabilmesi ve doğru tespitlere varılabilmesi için ”inanç sistemi”nin ve bu sistemin ekonomik ve sosyal sisteme etkisinin en iyi şekilde incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde çok önemli bir olgu göz ardı edilmiı olur. Türkiye, bir milyarlık ıslam nüfusu inancından ödün vermeden laik kalarak, bilimde, teknolojide, sanatta, en etkin düzeye ulaşabilmenin modelini sunma, Batı ve Dünya ile bir kültür köprüsü oluşturma misyonu taşımalıdır.
Devletlerin dünya sisteminde etkinliğini önemli ölçüde belirleyen iki olgudan birisinin “kuvvetler etkileğimi içindeki rolü ve jeostratejik konumu” diğerinin ise “kültür” dür. Ekonomik ve sosyal yapı, bilim ve teknoloji, enformasyon ve iletişim teknolojisi,eğitim, sağlık, enerji, siyasi yapı, hukuk düzeni bu iki olgudan etkilenen alt kümelerdir. Esasen her iki olgunun ve tüm alt sistemlerin “insan faktörü” ile yoğun bir etkileşim içinde olduğu açıktır. Ekonomi biliminde kalkınmanın temel unsurlarından büyümeye ilişkin yaklaşımlarda matematiğin yoğun bir biçimde kullanıldığını görmekteyiz. Bu yaklaşımlar ekonomi teorisinin ve pratiğin gelişmesinde büyük yarar sağlamakla birlikte, insan faktörünün yer aldığı karmaşık bir sistemde salt matematik çözümlerin kesinliği tartışılmalıdır. Matematik anlamda kaotik ve karmaşanın ve belirsizliğin yüksek olduğu yapıya sahip olan bu sistem karar alma mekanizmalarını da etkiler.
Karar alma sistemlerinin toplumun uzun vadeli çıkarlarını koruyup besleyecek bir yapıya oturtabilmesi için şeffaflığın, bilgi üretiminin, doğru ve hızlı bilgi akışının sağlanması, küresel gelişmelerin yakından takip edilmesi ve hukuki ve kurumsal alt-yapının en etkin şekilde oluşturulması gerekmektedir. öte yandan siyasi karar sistemlerine dışarıdan bakıldığında, kararların oluşumunda en büyük etkiyi yapan kesim, katma değerin önemli bir oranını yaratmakta olan iş dünyasıdır. Bu çerçevede, karar alma sürecinde kamu karar kesiminin birbirlerini tamamlayıcı bir diyalog içinde olmalarında fayda vardır. Bunun da etkin bir bilgi akışı ve şeffaflık ile mümkün olabileceği açıktır.
Kara alama süreçlerine üçüncü sektörün, yani sivil toplum kuruluşlarının ve gençlik ile kadınların da dahil edilmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de eser hızlı bir gelişme sürecine girilmek isteniyorsa, kadınların eğitim düzeylerinin süratle yükseltilmesi ve ekonomik anlamda özgür kılınmaları gerekmektedir. Çünkü, kültürün gelecek ku?aklara aktarılmasında en önemli rolü üstlenen kadınların ilerlemesi, toplumun gelişmesini sağlayacak en önemli itici unsurdur.
Karar alma süreçlerinin sağlıklı işlemesi yeterli bir unsurdur değildir, önemli olan alınan kararların uygulanmasının sonuna kadar izlendiği ve sonuçlarının değerlendirilerek yeniden sisteme aktarıldığı bir yapıyla bütünleştirilmesidir. Bu suretle ülkemizin kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerinin gerçekleştirilmesi, negatif seleksiyonda olan bir yap?n?n pozitif seleksiyonda bir yapıya dönüştürülmesi mümkündür.

Prof. Dr. Orhan GÜVENEN: “TURKEY’S MEDIUM AND LONG TERM STRATEGIC GOALS”
Professor Dr. Orhan GÜVENEN who teaches at Bilkent and Paris Universities is at the same time the Undersecretary of State Planning Organisation, Ambassador and the Chief Undersecretary of the Prime Ministry. During his lecture he emphasised that there is a system of power interactions in the world and that international relations take place within this system. He suggested that Turkey’s medium and long term strategic goals should be assessed from such a perspective. In order to become more active, Turkey needs to follow international developments closely not only in terms of economics but also international relations, culture, arts, sciences and technology. It is clear that Turkey needs to find niches in the international interaction system and make the best of its economic and social capital aswell as its human resources.There are two precursors for a specific country’s role in the world systems, these are “its role in the power interaction and its geopoliticalposition” and “its culture”. Economic and social structure, science and technology, information and communication technology, education, health, energy, political structure and the legal system are all subelements of these two factors. Both of these factors and their subelements are closely linked with the human element which needs to be taken into consideration in all processes of decisionmaking.




MEDYATEXT
Elegans'a mail