Yeni ekonomik düzende, birincil hedef olarak kiş isel geliş im ve insan geliş imini hedefleyen çaliş malar, öncelikli amaci insanlarin geliş imine hizmet etmek olan, piyasayi sömürmek yerine, ona hizmet eden, herhangi bir hiyerarş i veya güç odaklanmasi olmayan, amaçlari servet edinmek ve ekonomik değer kazanmak yerine, sahip olduklari imkan fazlasini çaliş anlarin kiş isel geliş im sürecini hizlandirmak için kullanmak olan iş letmeler, üretime yönelik olmaktan çok, yaş ami beslemeye yoğunlaş an, alan, tüketen değil, besleyen, zenginleş tiren ve yücelten bir iş yaş ami önem kazanacaktir.

Ekonomik sistemimiz, sürekli tüketim artiş inin sonucu olan büyümeye dayaniyor. Ekonomilerimizi yöneten araçlardan daha bilge olan biz insanlar, bu ekonomik sistemlerin, yani uygarliğimizi ve dünyamizi felaketin eş iğine getirmiş olan sistemlerin tutsaği olduğumuzun giderek daha fazla bilincine variyoruz. Bu nedenle, daha fazla değil, daha az tüketim eğilimi benimsemeye baş liyoruz. Dünya ekonomisinin içi boş aldi; spekülasyon, borçlanma ve uzun vadeli yüksek faiz uygulamalari sonucunda içine düş tüğü yapisal zafiyet nedeniyle, azalan tüketim gibi küçük veya büyük ş oklara karş i direnemez hale geldi. Paranin fakir ülkelerden zengin ülkelere ve fakir insanlardan geliş miş ülkelerdeki "sermaye kolleksiyoncularinin" dev servetlerine doğru akmasi, mevcut ekonomik sistemin özündeki temel adaletsizlikleri gün iş iğina çikardi. Aslinda bu durum, kendi kendini patlamaya ayarlamiş bir saatli bombaya benzer; haksizliklar ne kadar çok artarsa, patlama saati de o denli yaklaş ir.

Sanayileş miş ülkelerden Üçüncü Dünyaya kredi ş eklinde aktarilan varliklarla, sistemin daha uzun süre ayakta kalabileceğine inanmak zor. Ayrica, Üçüncü Dünya bu yer kürede sahip olduğu haklari talep etmeye baş larsa ne olacak?

Yeni ekonomik oluş umlar nerede ve hangi koş ullarda ortaya çikarsa çiksin, geleceğin toplumlarinda ekonomik konular öncelik taş imayacaktir. Toplumlarin temel amaci, o toplumda yaş ayan bireylerin kiş isel potansiyelini en üst düzeye çikarabilmelerini sağlamak olacaktir.

Bu toplumlarin temel kurumlari, bugünün toplumlarinin ekonomik güç merkezleri olmayacaktir. Söz konusu temel kurumlar, ne iş çi-iş veren sendikalari konfederasyonlari , ne bankalar , ne de büyük ş irketlerden oluş acaktir. Bu gibi temel kurumlar, daha ziyade değiş ik türdeki bilgi merkezlerinden oluş acaktir. Artik bazi çevrelerin iddia ettiği gibi, bilgi toplumlari haline gelmiyor, öğrenen toplumlara dönüş üyoruz. Ancak, bu öğrenme belirli yer ve zamanlarda izlenen bir olgu değildir. Bu öğrenme bir süreçtir, her yönüyle yaş amin ta kendisidir. En uç vizyonun bilge toplum olduğunu iddia etmek, acaba çok mu ütopik bir yaklaş im olur? Her ne olursa olsun, hepimiz bu yöne doğru yola çikmaliyiz.

Saygilarimla
Murat BEKDiK
TÜGiAD Eski Baş kani

In the new economic order, all efforts will primarily focus on individual development in particular and human development in general. The corporations will aim at facilitating human development. They will deploy their excess resources for giving impetus to the individual development of the employees instead of building up their own wealth and increasing the economic value.

Our economic system depends on consumption-based growth. Today however, we are all slaves of the systems and it does not seem plausible to assume that this system will survive much longer with major asset transfers in the form of loans from the industrialized countries to the Third World Economic issues will not dominate the scene in the societies of the futura. The main objective of these societies will be to maximize the individual potential of teh citizens. The major institutions of the futura will neither be banks nor large corporations. Instead they will be information centers of different kinds. Would it be too utopic to argue that the most far sighted vision is to have wise and informed societies? No matter what, we should all move in that direction.
Yours Sincerely,
Murat BEKDiK
Former President of TÜGiAD.