Vedat AKMAN - TÜGİAD Ekonomi ve Basın Danışmanı 1998 yılında gözlenen gelişmeler dünya ekonomisinin geleceğini tehdit eden en önemli riskin üretim ve ticaret hacminde ortaya çıkacak gerileme olduğunu ortaya koymuştur. Mali krizin derinleşmesini önlemek ve reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla uluslararası kuruluşlar ve sanayileşmiş ülkeler bir dizi önlem almışlardır. Bu kapsamda; ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülkede para politikası gevşetilmiştir. Bu çerçevede, ABD Merkez Bankası üç kez, İngiltere Merkez Bankası ise iki kez faiz indirimine gitmiştir. Diğer Avrupa ülkeleri de faiz oranlarını Almanya'daki orana yakınlaştırma yönünde adımlar atmıştır. Japonya'da bankaları desteklemek için kamu fonlarının kullanılması konusunda geniş kapsamlı bir uzlaşma sağlanmıştır. Bu çerçevede, bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmesi amacıyla 60 trilyon Yenlik (496 milyar Dolar) bir fon oluşturulmuştur. Ayrıca, Japonya resesyonu aşmak amacıyla 24 trilyon Yenlik (yaklaşık 200 milyar Dolar) bir paket hazırlamıştır. IMF kota artırımına ABD'nin 18 milyar dolarlık katılımı Kongre tarafından onaylanmıştır. G-7 liderleri uluslararası finans sisteminin reformu konusunda spesifik öneriler açıklamış ve IMF'ye ilave 90 milyar dolarlık kaynak sağlama konusunda taahhütte bulunmuşlardır. Brezilya ve IMF arasında üç yıllık bir program konusunda uzlaşma sağlanmış ve bu ülkeye 37 milyar doları bir yıl içinde kullanılabilecek toplam 41.5 milyar dolarlık destek sağlanmıştır. Japonya'nın krizde olan Asya ülkelerine yönelik 30 milyar dolarlık yardım paketine diğer gelişmiş ülkeler ve uluslararası kuruluşlardan da destek sağlanacağı açıklanmıştır. Son olarak IMF ve Dünya Bankası Rusya'ya komşu fakir ülkelerin ödemeler dengesini desteklemek amacıyla ile 700 milyon dolarlık bir finansman paketini hazırlamışlardır. Rusya'nın ekonomisi dünya üretiminin %2'sini oluşturuyor. Bu nedenle dünya ticaretini ve üretimini direkt olarak fazla etkilememiştir ancak emtia piyasalarına, yatırımcının güvenine, sermaye maliyetine dolaylı da olsa etkileri büyük olmuştur. Bu hastalık Doğu Avrupa, Güney Afrika ve Latin Amerika'yı etkilemiştir. Brezilya'nın ekonomisi Rusya'nın ki kadar kötü durumda değildir, fakat GSYIH'ın %7'sini oluşturan bütçe açığı gibi bazı kötü benzerlikler vardır. J.P. Morgan 1999 yılında Brezilya'nın GSYIH'ının %2 düşeceğini, Latin Amerika'da ise %0.8'lik bir düşme olacağını tahmin ediyor. 1999 yılı için IMF, Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan ve iyimser olarak nitelendirilen temel senaryoya dayalı öngörülere göre; 1999 yılında, Gelişmekte Olan Ülkelerde risk priminin azalacağı ve bu ülkelere sermaye girişlerinin yeniden başlayacağı varsayımı altında bu ülke grubunda büyüme hızının bir miktar yükseleceği öngörülmektedir. Ayrıca, Japonya'da ekonomiyi canlandırmak için hazırlanan mali paket ve finans kesimine yönelik düzenlemelerin olumlu etkisini 1999 yılının ikinci yarısından itibaren göstermesi ve OECD tahminlerine göre Japon ekonomisinin yüzde 0.2 gibi sınırlı bir düzeyde de olsa pozitif bir büyüme hızına ulaşması beklenmektedir. IMF'nin son tahminlerine göre ise 1998 yılında yüzde 2.8 oranında daralan Japonya ekonomisinin 1999 yılında da yüzde 0.5 oranında küçülmesi beklenmektedir. Krize giren Asya ülkelerinin 1998 yılında dibe vurduğu ve bu ülkelerin 1999 yılından itibaren pozitif büyüme oranlarını yakalayacağı tahmin edilmektedir. Rusya'da ise krizin reel sektör üzerindeki etkilerinin devam edeceği ve Rusya ekonomisinin 1999 yılında da yüzde 6-8 civarında daralmaya devam edeceği öngörülmektedir. Diğer gelişmiş ülkelere bakıldığında, ABD'de yedi yıllık bir büyüme döneminin ardından büyüme hızının yumuşak bir iniş sonucunda yavaşlaması beklenmektedir. ABD'deki yavaşlamada ihracat ve özel yatırımlardaki düşüş etkili olacaktır. Avrupa Birliği'nde ise ekonomik aktivitenin bir miktar yavaşlamakla birlikte canlılığını koruyacağı tahmin edilmektedir. Bu bekleyişler çerçevesinde IMF tahminlerine göre 1998 yılında yüzde 2.2 olan dünya genelindeki büyüme hızının 1999 yılında da aynı seviyesini koruyacağı öngörülmektedir. Dünya Bankası tahminlerine göre ise 1998 yılında yüzde 1.8 olması beklenen dünya genelindeki büyüme hızının 1999 yılında önemli bir değişim göstermeyeceği ve yüzde 1.9 civarında kalacağı öngörülmektedir. Bu iyimser senaryoya yönelik riskler ise şu şekilde sıralanmaktadır. Uluslararası sermayenin gelişmekte olan ülklere yönelik ihitiyatlı tutumunun devam etmesi ve bunun uluslararası ödemelerde doğuracağı güçlükler, Hisse senedi piyasalarındaki dalgalanmaların özel tüketim ve yatırım üzerine olabilecek olumsuz etkileri, Japonya ekonomisindeki durgunluğun sürmesi, dış ticaret ve cari işlemler açığı artan ülkelerin gerek sermaye gerekse mal hareketlerine yönelik korumacı önlemlere başvurma olasılığı. Bu risklerin fiilen gerçekleşmesi durumunda dünya ekonomisinin 1999 yılında bir resesyona girmesi ve Gelişmekte Olan Ülkelerde 1981-1982 döneminden sonra ilk defa fert başına büyüme hızının gerilemesi sözkonusu olabilecektir. Sonuç olarak son zamanlarda dünya borsalarındaki değişkenlikten birçok mesaj alınabilir. En önemlisi Amerika'nın gelecekteki ekonomisi için yapılan tahminlerin Asya ve Rusya krizinden sonra tamamen değişmesi. Borsadaki fiyatlar yavaş yavaş deflasyona giren bir dünyayı yansıtıyor. Bu krizin etkilediği alanlar uzun zamandır gördüğümüz krizlerden çok farklı. Hükümetler hiçbir önlem almamak için mazeret bulduklarından, yavaşlama resesyona, resesyon da depresyona dönüşmüştür. Hong Kong, Tayvan ve Malezya'nın uluslararası sermayeden kendilerini izole etme çabaları Asya'yı depresyona daha da batırmaktadır. Latin Amerika yeni bir resesyona girmenin eşiğinde. Ruble'nin devaule edilmesiyle komunistler Rusya'da neredeyse yeniden güç kazanacaklar. Tehditler sadece kısa vadeli değil. Amerika gelişen piyasayla hızlı büyüyeceğini tahmin ederek büyük yatırımlar yapmıştı. Üretkenlik artıyor, denizaşırı talep düşüyor, Amerika yakında fabrika, araç, işçi, yönetici ve arz fazlasıyla karşılaşabilir. VEDAT AKMAN: "EXPECTATIONS IN THE GLOBAL ECONOMY FOR 1999" Developments in 1998 reveal that the major risk threatening the future of the world's economy is a decline in the production and trade volumes. Intrnational institutions and developed countries have adapted a series of measures to prevent the ongoing financial crisis from becoming more serious. Within this framework, monetary policies in many countries, headed by the US and England, have been slackened. Japan has decided to utilize public funds to support its banks. G-7 leaders declared specific suggestions for the improvement of global finance systems and made a commitment to provide an additional source of 90 billion Dollars to the IMF. IMF and the World Bank prepared a 700 billion Dollar finance package to support the balance of payments situation of poor countries neighboring Russia. According to the optimistic scenarios of the IMF, the World Bank and the OECD for 1999, the risk factors of developing countries will diminish resulting in flow of capital and corresponding growth increase. During the second half of 1999, Japan will see the positive outcome of the measures taken and attain a marginal 0.2% positive growth rate. Asian countries, which have hit the bottom in 1998, will probably start to achieve a growth, starting in 1999. In Russia the crisis is expected to continue, with the economy contracting at the rate of 6-8%. Growth tare in the US will slow down, but the economic activities of the EU will maintain their vitality. According to the IMF the overall growth rate in the world, which was 2.2% in 1998, will be maintained, while according to the World Bank it will fall down to 1.9%. Consequently, projections pertaining to the future of the US economy have totally changed after the Asian and Russian crises. The threats are not only short term. The US had made significant investments in developing markets expecting fast growth . Productivity increases, while the overseas demand falls. The US may very soon be confronted a surplus of factories, vehicles, work force, managers and supply. Elegans'a mail |