DEVLET BAHÇELİ - MHP GENEL BAŞKANI TÜGİAD Ankara Koordinatörlüğü'nün gelenekselleştirdiği iftar yemeklerinin bu seneki ilk konuğu 24 Aralık 1998 günü Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet BAHÇELI oldu. Sheraton Oteli'nde gerçekleştirilen iftar yemeğinde, BAHÇELI, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve genel "Rekabetçi piyasa ekonomisinin dünyada hızla geliştiği şu günlerde Türkiye'nin genç işadamlarının oluşturduğu bu değerli platformda ekonomimizin bazı genel meselelerine değinmek imkanını bulduğum için bahtiyarım. Aynı bahtiyarlığı ekonomimizin bugünkü durumunda duyamadığımı ifade etmek isterim. Büyük dış ticaret açığı, ağır iç ve dış borç yükü, inanılmaz boyutlara ulaşan kayıtdışı ekonomi ve bunların doğal sonucu ve tahripkar olanı işsizlik ve yüksek enflasyon gibi müzmin hastalıklarla uzun zamandan beri boğuşan ekonomimiz adeta krizden krize sürüklenir olmuştur. 55. hükümet son gündeme gelen krizi bir önceki krizle kendi tabirleriyle 1994'teki yapısal bozukluklar ve dünya kriziyle ifade etmektedir. 1997 yılının ikinci yarısında Güneydoğu Asya merkezli olarak yayılmaya başlayan global kriz, bizim 55. hükümet ile tam yaşıttır, biri bitmiştir ama, ne yazık ki öteki bitmedi. 18 ay önce global kriz şu ölçüde veya bu ölçüde Türk ekonomisini etkileyecektir denildiği zaman, 'gerekli tedbirler alınmıştır' diyenlerin 'bugünkü krizin temel sebebi global krizdir' deme hakları yoktur. Dünya ekonomik krizinin bugün yaşadığımız ekonomik krizde, elbette bir miktar etkisi vardır. Fakat global kriz ekonominin yanlış yönetilmiş olması gibi diğer kriz sebeplerini örtmekte kullanılacak bir şal değildir. Önemli olan elbette suçlu aramak değildir. Önemli olan Türkiye ekonomi gemisini fırtınadan çıkartıp sakin ve salim bir limana ulaştırmaktır. Bunun da iki önemli şartı vardır. Bir, içinde bulunduğumuz duruma doğru teşhis koymak; iki, doğru reçete yazıp doğru tedavi uygulamak. Bizce ekonominin müzmin hastalıklarının kökeninde yatan temel sebepleri iki bölümde toplamak gerekir. Bir ekonomi dışı sebepler, iki bizatihi ekonominin kendi yapısından kaynaklanan sebepler. Ekonomi dışı sebeplerden çok önemli gördüğüm ikisinin burada özellikle altını çizmek isterim. Birincisi ve en önemlisi moral sebeptir, bütçeyi yönetenlerin samimi olmamaları, doğruyu ve şahsi çıkarlarını ülke menfaatlerinin önüne koymaları. İkinci sebep siyasi istikrarsızlıktır ve siyasi istikrarsızlık birinci sebepten kaynaklanan uzlaşmaz tutumların ürünüdür. Ülkemizde bu iki menfi sebep müsbete çevrilmedikçe içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal meselelerin içinden çıkmak mümkün olmayacaktır. Önümüzdeki seçimlerden sonra ülke yönetimine hakim olacak yeni siyaset ve siyasetçilerle istikrar sağlandıktan sonra buhranın ekonomik sebeplerini ortadan kaldırmanın ve ekonomiyi düze çıkarmanın kolaylaşacağına inanıyorum. Ekonominin kendi yapısından kaynaklanan çarpıklıklar ve olumsuzluklar da çok önemli boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Ekonomide üretim-tüketim, tasarruf-yatırım, ithalat-ihracat, bütçe gelir ve gider dengeleri büyük ölçüde bozulmuştur. İç ve dış borç toplamı gayri safi milli hasılanın % 60'ına kayıt dışı ekonomi yaklaşık % 40'ına kamu borçlanma ihtiyacı % 10'a ulaşmıştır. Ülke içerde ancak yüzde yüzlerin üzerinde, dışarda ise dolar bazında % 15 ya da biraz üzerinde faiz ve borç bulabilmektedir. Banka toplam mevduatının %98.7'si nüfusun % 46'sına, toplam mevduatın % 1.3'ü ise nüfusun % 54'üne ait bulunmaktadır. Bu çarpıklıkların giderilmesi ciddiyetle hazırlanacak ve uygulanacak ekonomik düzenlemelerle mümkündür. Hiçbir ülke uzun süren bu dengesizliklere tahammül edemez. Ekonominin kuralları bellidir. Önemli olan bu kuralların sağlıklı işleyebileceği, güven ortamını oluşturacak tercihleri cesaretle yapabilmektedir. Toplumda nimetlerin ve külfetlerin dağılımında hiçbir kesime katlanamayacağı bir yük yüklemek ve hiç kimseyi haketmediği nimetlere boğmamak gerekir. Bunun esası ise hakkaniyet esaslarına dayalı toplumsal uzlaşmadır. Bu uzlaşmanın sağlandığı dönemler Türk ekonomisinin geliştiği ve yüksek performans gösterdiği dönemler olmuştur. Geçmişte Türk ekonomisi % 7 kalkınma hızına % 7 enflasyon oranıyla ulaşabilmiştir. Türkiye bulunduğu Avrasya coğrafyasında Rusya'dan sonra en büyük ekonomidir. Türk ekonomisinin krizde olmasının dünya ekonomisine vereceği zararı, IMF başta olmak üzere milletlerarası hiçbir ekonomik aktörün arzulamayacağı şeydir. Bu şu demektir, Türkiye ekonomisini düzenleyecek güvenli bir yönetimle ve ciddiye alınır bir istikrar paketiyle milletlerarası resmi ve özel finansman kurumlarından ihtiyacı olan taze parayı her zaman bulabilir. ANASOL-D Hükümeti dünya krizinin çıkışından bir yıl sonra 3 Temmuz 1998 tarihinde yaptığı yıllık değerlendirmeye maruz basın toplantısında ne dünya krizinden ne de 1994'ten gelen yapısal bozukluklardan sözetti. 1 yıllık sürede ekonomide ne kadar büyük başarılara imza attığını iddia etmiştir. Oysa 3 Temmuz 1998'de bugün Türkiye'deki ekonomik krizin temel sebebi olan ihracatta daralma bütün azametiyle ortaya çıkmıştır. Bugün krizin en çok vurduğu, fabrikaların kapandığı, işçilerin çıkartıldığı sektörler tekstil ve otomotiv sanayiidir. 1998'in ilk çeyreğine ve ilk yarısına ait istatistiklerde bu durum zaten apaçık görülmekteydi. " DEVLET BAHÇELİ: "IMF WOULD NOT WISH TURKEY TO FACE AN ECONOMIC CRISIS" The Turkish economy has for long been struggling against a huge foreign trade deficit, domestic and foreign debts, a very large informal economy and the resulting high levels of unemployment and inflation, all of which have become more or less chronic problems. In our opinion, there are two main reasons behind Turkey' scurrent problems. The first and the most crucial reason is the tendency of politicians to give priority to their personal interests rather than those of the nation. The resulting uncompromising attitude gives rise to political instability. The second reason behind Turkey' s current problems is related to the economy itself. The balance of production-consumption, investment-savings, exports-imğorts, budget revenues-budget expenditures have been seriously upset. No society can sustain an unfair distribution of benefits and burdens for long periods of time. The solution is to establish a social harmony based on the principles of equity. It should not be forgotten that Turkey is the second largest economy of the Eurasian region, after Russia. It is clear that neither the IMF nor any other international institution would wish Turkey to face an economic crisis. SPOT:Türkiye, Avrasya coğrafyasında Rusya' dan sonra en büyük ekonomi. Elegans'a mail |