Elegans Logo
Avrupa Merkez Bankası'nın Fiyat İstikrarındaki silahı:EURO

YAVUZ CANEVİ - TEB Yöneyim Kurulu Başkanı, İMKB ve YASED Yön. Krl. Üyesi




Avrupa'nın birbirinden farklı, bizim tabirimizle "beş benzer" misali "onbir benzemesi" bir araya gelerek, İkinci Dünya Savaş'ndan bu yana ekonomik hayatın en karmaşık, kompleks ve katı yapısına sahip "egemenlik sembolü" ya da "paramız namusumuzdur" kültürünü zorlayan bir alanda, daha adının telaffuzunda bile birleşmedikleri "Avrupa parası" konusunda reform yaptılar. Daha doğrusu, yeni bir para "inşa" etmeye karar verdiler. Bu inşaatın mimarisi Fransız, malzemesi Alman ve şantiye şefi de Hollandalı. Geriye kalanlar düz işçi muamelesi görecekler.

Dikkat edilirse, bu inşaatın seyri de biraz alışılmışın dışında. Yani 1.1.1999'dan itibaren EURO kaydi para olarak başlıyor. 1.1.2002'de madeni EURO ve Banknot EURO piyasaya çıkıyor. Ancak EURO'nun sağlıklı doğması için çok çaba harcandı, çok kararlı davranıldı ve pek çok şeyden fedakarlık edildi. Örneğin, Maastricht Anlaşması bu yönde atılmış en ciddi adımdır. Anlaşmaya imza atan devletler, ciddi taahütlere girdiler ve Maastricht kriterlrini adeta parasal birliğin "Kutsal Kitab" nın emirleri olarak algıladılar. Üstelik bu kavramı, yani yeni para EURO'yu piyasaya pek güzel pazarladılar ve piyasaların bu parayı satın almasını şimdilik garantilemiş oldular. Şu ana kadar, AB'den herhangi bir sermaye kaçışı olmaması, yüksek bir risk primi talebinin otaya çıkmaması ve genelde sakin bir bekleyişin olması, bunun en iyi göstergeleridir.

Bilindiği gibi, ekonominin yönetilmesinde kullanılan dört anahtar fiyat vardır:

Faizler (paranın fiyatı)
Rekabetçi devalüasyon( dövizin fiyatı )
Mal ve hizmetin fiyatı
Ücretler (emeğin fiyatı)

Bu dört enstrümandan ilk 3'ü, Maastricht anlaşması kapsamında belirli hudutlar içinde kilitlendi ve üye ülkelerin hareket alanları gönüllü olarak kısıtlandı. Sadece 42ünün enstrüman, üyelerinin inisiyatifine kalmıştı. Dolayısıyla EURO, bu üç temel fedakarlık üzerine kuruldu. Yaşaması da fedakarlığın sürdürülmesine bağlıdır.

Tarihsel olarak baktığımız zaman, rezerv olarak tutulan paranın sahibi kazanıyor. İkinci Dünya Savaşı'na kadar İngiltire ve Sterlin'in, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da ABD ve USD hakimiyeti ve özellikle 80'li yıllardan sonra Avrupa'da Almanya ve DM'ın yıldızının parlaması bir tesadüf değildir. Dolayısıyla, EURO'nun başarısı ve sahibine, yani AB'ne, bir katma değer getirmesi onun"rezerv para" olması bir sonuçtur.

EURO'nun, Avrupa Merkez Bankası'nın "fiyat istikrarını" nasıl sağlayacağı ciddi bir merak konusudur. Örneğin, İtalya ve İrlanda'daki kısa vadeli faiz hadlerinin Fransa, Almanya ve Belçikada'kinin bir katı olduğu parasal bölgede, para politikasının düşük faiz m yoksa yüksek faize göre mi ayarlanacağı, istihdam ve enflasyonist sonuçları açısından her iki grup için çelişki yaratacaktır. Orta yolu bulmak ise, iki tarafı da memnun etmeyecektir. Dolayısyla, makro göstergelerdeki harmonizasyon sağlanıncaya kadar AMB'nin işi zor görünüyor.

APB'ye (EMU) dahil olan 11 ülkenin maliye bakanlarının öylesine yetkileri var ki, bu yetkilerin esasen müdahaleci meyilleri bilinen Fransız ve Almanya maliye bakanlarını frenleyecekleri yerde, desteklenmekte kullanırlarsa, çok ciddi sorunlar çıkabilir. Gerçekten ECOFIN formunu kullanarak bu bakanlar Masstricht Anlaşması'nı bir tarafa bırakıp, kambiyo kontrolleri getirerek, sermaye hareketlerini sadece birlik içinde değil dışa dönük olarak da sınırlıyabilirler

İki "EE faktörü" denilen "EURO - Efficiency" sayesinde Avrupa'nın yeni bir büyüme ve istihdam yaratma dönemi yaşayacağı beklentisi var ise de, bu sonucu alabilmek için bir kaç yıl beklemek gerektiğini uzmanlar da kabul ediyor. Ancak politikacıların ve sokaktaki Avrupalı'nın sabırlı olduğu söylenemez. Para basma gibi en önemli silahını AMB'na bırakan ve faiz ve döviz kurları için de, Masstricht kriterlerine teslim olan politikacıların popülist alışkanlıklarını unutuncaya kadar neler yapmaya meyilli olduklarını kimse kestiremiyor.

EURO'nun ilk dönemlerde işsizliği arttırıcı bir etki yapması kaçınılmaz olacaktır. Fiyatlardaki saydamlık şirketleri daha rekabetçi bir ortama sokacaktır. ABD'de bu tür rekabet baskısı tarihsel olarak büyük ölçüde reel ücretlerin düşürülmesi baskısına dönüşmüştür. Ancak AB'de sendikaların ve sosyal politikaların rigiditesi bilindiğinden, söz konusu baskı, ücretten çok işsizliğe yansıma eğilimi gösterecektir.

Reel ekonomiye baktığımız zaman, EURO ile devrim niteliğinde gelişmeler bekleniyor. Bu açıdan ABD ve AB mukayeseleri giderek artmaya başlamıştır. Gerçekten, ABD ekonomisinin gücünün temelde iç piyasanın derinliğinden kaynaklandığı düşünülürse, EURO'nun AB pazarında yaratacağı derinlik ve genişlik, tüm oyuncuların, özellikle şirketin üretim, yatırım, pazarlama stratejilerini ve metodlarını yeniden düzenleme ihtiyacını hissedecekleri açıktır. Bu da ekonomide bir yenilenme dalgası yaratacaktır.

EURO'nun getireceği şeffaflık en çok tüketiciye yarayacaktır. Ancak bu saydamlığın yaratacağı fiyatlama,işgücü ve istihdam sonuçlarını küçümsememek gerekir.

EURO ve EMU (APB), Avrupa'nın geleceği için kritik bazı reformların bir blok olarak yapılabilmesi imkanı getirecektir. Baz üyelerin ya zayıflıklarından ya da popilist yaklaşımlarından dolayı bu tür reformları gerçekleştirmeleri zaten mümkün değildi.

AB'de sermaye hareketlerinin işçi dolaşımından ve hareketinden çok daha hızlı olduğu varsayılırsa sermayenin AB içinde ucuz işçinin bulunduğu yere akması daha doğal bir beklenti olacaktır.

Sermayenin yüksek maliyetli bölgelerden, düşük maliyetli bölgelere serbestçe gidebilmesi, pek çok sendika üyesi ve yöneticilerini rasyonel düşünmeye ve davranmaya sevk edecek ve bu alanlarda daha esnek uygulamalara yöneltecektir. Bu da rekabeti kamçılayacaktır. Kalkınma ve büyümenin motoru rekabet olduğuna göre bundan herkes yaralanacaktır.



YAVUZ CANEVİ: "THE WEAPON OF EUROPEAN CENTRAL BANK PRICE STABILITY"

Eleven European Union Member States came together and introduced a reform in "European Currency", the most comolicated area of economics. They decided to construct a new currency. Maastricht Treaty is the most important step taken towards a single within the European Union. Signatories to this agreement are committed to the construction of Euro as the single currency. There are four key prices in the management of any economy : interest rates (Price of money), competitive develuation (price of foreign currency), price of goods and services, salaries (price of labour). Three of these four instruments have been limited according to Maastricht Treaty among the 11 members of the EU. Transparentpricing policies will lead to a more competitive market for businesses and thus constitute pressure on enterprises. Since there are quite rigid social policies and trade unions in the EU, introduction of Euro will inevitably trigger unemployment rather than leading to adecrease in salaries. It is the consumers who will benefit most from a transparent competition. Yet, problems related to pricing, labour and employment should not be disregarded.


MEDYATEXT
Elegans'a mail