Elegans Logo
Leo Tindemans - Avrupa Birliği Parlamento Üyesi

Birçok Avrupa Ülkesinde insan Haklarından Sorumlu Bakanlık Yok




Lüksemburg ve Cardiff Zirveleri’ nde alınan kararlar çerçevesinde Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerindeki gelişmeleri ne şekilde değerlendiriyorsunuz ?
AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve Lüksemburg Zirvesi’ nde kabul edilen AGENDA 2000’ in, “Genişleme” ye ayırdığı 2. cildinde Türkiye’ ye yer verilmemesine karşılık, Gümrük Birliği bünyesindeki ilişkileri geliştirmek amacıyla, Avrupa Konferansı’ na davet edilmiştir. Türkiye ise, AB ile ilişkilerini yeniden gözden geçireceğini ve gerekli gördüğü tedbirleri değerlendireceğini ifade ederek bu karara ve davete hararetli bir şekilde tepki vermiş ve katılmamıştır. Böylelikle, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerde sıkıntılı ve soğuk bir süre yaşanmaya başlanmıştır.
Şu günlerde, Türkiye tarafında fırtınanın dindiği gibi, konunun daha sakin bir atmosferde analiz edilerek, muhtemelen alınan kararlarda; AB’ nin Türkiye’ yi dışlamadığı gibi, kendisine yakınlaştırmaya çalıştığının anlaşılmaya başlandığını söyleyebilirim. Bizlerde, AB tarafı olarak, ilişkilerdeki (özellikle turizm, ithalat, ihracat, vs...) gelişmeleri değerlendiriyoruz. Ayrıca, genişleme kapsamına alınan 11 aday ülke (ilk dalga; Çek Cumhuriyetleri, Macaristan, Polonya, Litvanya, Letonya, Romanya, Slovenya) ile olan ilişkiler derinlemesine analiz edilirken, bu kapsamda Türkiye’ nin durumu gözardı edilmediği gibi, dışlanmış olması da sözkonusu değildir.
Ayrıca, Türkiye, Avrupa Konferansı’ na davet edilidiği gibi, Almanya Dışişleri Bakanı Klaus KİNKEL de, özellikle farklı bakanlar seviyesinde yapılacak toplantılara katılınmasını israrla tavsiye etmiştir. Türkiye, bu toplantılarda sorunlarını dile getirme ve çözüm bulma imkanlarını gözardı etmemelidir.

- AB’ nin genişleme kapsamında, Türkiye’ ye yer vermemesinde rol oynayan en önemli faktörler nelerdir?
Psikolojik faktörler üzerine konuşmak istemiyorum fakat, AB Konsey üyeleri, AP üyeleri, Komisyon üyeleri ve diğer uzman personelin Türkiye ile .çok yakın ilişkileri ve dostlukları olduğunu ve bunların ilişkilerde olumlu gelişmeler sağladığını söyleyebilirim.
Bundan birkaç ay önceki Türkiye ziyaretimde, Rotary Kulüp - İstanbul ve Bilkent Üniversitesi’ nde katıldığım toplantı ve panellerde yapılan deklerasyonlardan edindiğim izlenimlere göre, Türkiye’ nin AB’ ne katılmasına engel teşkil eden; ekonomik ilişkiler, insan hakları, demokrasi, Kıbrıs, Kürt ve göçmen sorunu...vs dışında, AB ülkelerince psikolojik olarak sindirilmediği ifade edilmişti. Bizler, Avrupa Parlamentosu’ nda bu hususu hiç tartışmadığımız gibi, sürekli olarak Türkiye’ yi de konuşmuyoruz. Fakat, bu hususun tartışılmasında bir çekince olduğunu söyleyebilirim.
Avrupa Parlamentosu’ nda Türkiye konusu açıldığında, psikolojik faktörlerin dışında, en çok tartıştığımız konu; insan haklarıdır. Türkiye’ yi ziyaretimde öğrenme imkanı bulduğum kadarıyla; ülkenizde insan hakları alanında çalışmalar yapan, TBMM İnsan Hakları komisyonu mevcut, T.C. adalet mekanizması fonksiyonel ve İnsan Hakları’ ndan sorumlu bakanlığınız var. Bir çok Avrupa ülkesinde dahi böyle bir bakanlık mevcut değil. Fakat, Avrupa Parlamentosu’ nun bu hususlardan haberdar olduğunu sanmıyorum, çünkü bende ziyaretim esnasında öğrenme fırsatı buldum. İzlenimlerime göre, ülkenizde yapılan çalışmaların ulsulararası seviyede tanıtımı gerektiği gibi yapılamıyor.
AB ülkeleri çok sık olarak, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan modern ve laik T.C.’ de tarihi ve öenmli rolü üstlenmiş olan Ordu’ nun nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin farkında değiller. Fakat bu tarihi role sahip Ordu ile günümüzdeki durum değerlendirildiği vakit, şu soru akla gelebilir: “Acaba bu devlet konsepsiyonunun karşısında başka bir güç mü var ?” Türkiye’ de asker ve polisin yetkilerinin açık bir şekilde tanımlanması gerekiyor.
Bunların dışında, Avrupa Parlamentosu’ nun en çok önem atfettiği iki konu: Kıbrıs ve Kürt sorunudur. Eğer, bu sorun artık bir çözüm bulunabilirse, AB ülkelerinin Türkiye’ ye bakış açılarının olumlu yönde değişeceği kanısındayım. Türkiye’ nin, Kürt sorununu gerektiği gibi analiz edip, sorunun çözümü husunda ciddi çalışmalar yapması da kendi menfaatleri gereği olacaktır. Türkiye’ nin dışında, Kürt sorunu olan başka ülkeler de var. Türkiye’ ye bu soruna nasıl baktığını tanımladıktan sonra, çözüm için AB ülkelerindeki bazı modelleri öngörebilir; örneğin İspanya’ daki gibi bölgesel politika veya özerk yönetim, özel statü vs... Kendi ülkemde de, kültürel farklılıklardan (Walon, Falaman) kaynaklanan sorunlar yaşanıyor, fakat çözüm bulmaya çalışıyoruz. Sorunlara çözüm bulmanın imkansız olmadığını düşünüyorum.

- Bu aşamada, Lüksemburg ve Cardiff Zirveleri’ nde alınan kararların ışığında, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasında, AB’ nin Güney Kıbrıs ile üyelik müzakerelerini başlatması ve bunun ardından S-300 füzelerinin siparişi, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kuzey ve Güney Kıbrıs arasında başlatılan barış prosedürünü ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemeyecek midir ?
Bu konuyu dikkatle izliyorum. Sorunun tüm detaylarını bilmediğim gibi, birçok şeyde, konuşulmuş olmak için konuşuluyor. Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri Perez de CUELLIAR ile yapmış olduğum uzunca görüşmede, sorunun çözümü için öngörülen federal yapıyı değerlendirme imkanı buldum. Eğer bağımsız bir kurumun temsilcisi ve sorunu çok iyi bilen, tecrübeli olan bu zeki kişi bile, bu soruna bir çözüm getiremedi ise, kim getirecek bilemiyorum.

- Bu durumda, önümüzdeki günlerdeki Kıbrıs sorununa çözüm konusunda, Avrupa Parlamentosu bir formül öngörüyor mu ?
Bildiğim kadarıyla böyle bir formül ciddi bir şekilde tartışılması. Çünkü, problemin hem politik hem de askeri yanı var. Şu anda yapılacak bir girişimin, sorunu içinden çıkarılamaz hale getireceğinden korkuluyor. Richard HALBROKE konuya çözüm arayışı içerisinde, elbetteki sabırlı ve dikkatli bir diplomasi ile müzakere sürecinde, horizonun daha geniş tutulması amacıyla, tanıklar nezdinde yapılması gerektiği kanısındayım.

- Avrupa Parlamentosu’ nun, mali protokol bünyesinde Türkiye’ ye verilmesi öngörülen mali yardımları bloke etme sebepleri nelerdir ve serbest bırakılma ihtimali var mıdır ?
AB Komisyonu, mali yardımların serbest bırakılması yönünde tavsiyede bulunmasına rağmen, Avrupa Parlamentosu bunu engelliyor. Konu, Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu’ nun önüne geldiği zaman, ilk sorunuzda bahsetmiş olduğum sorunların burada da gündeme geldiğini görüyoruz. AB ile Türkiye arasında oluşturulan Gümrük Birliği sayesinde, Türkiye’ ye diğer aday ülkelerin sahip olmadığı bir avantaj sunulmuştur. Elbette ki, ilişkilerin yeniden ısınması için kıvılcım teşkil edecek birtakım adımların atılması gerekmektedir. Bu çerçevede, mali yardımların mümkün olan en kısa sürede serbest bırakılmasının faydalı olacağını düşünüyorum.

- AGENDA 2000 Genişleme raporunda, Türkiye’ ye bir üyelik perspektifi sunulmamış olmasına rağmen, yeni Orta ve Doğu Avrupa genç demokrasilerine öncelik verilmesinin, Türkiye’ ye haksızlık edildiği yönünde Türk kamuoyunda yarattığı bir hayalkırıklığı sözkonusu. Bu bağlamda, gelecekte Türkiye’ nin muhtemel üyeliği nasıl değerlendiriliyor ?
Yanlış hatırlamıyorsam, Napoleon’ un dediği gibi; “Gelecek bana aittir” e karşı, Victor Hugo ise “Gelecek Tanr?’ ya aittir” demektedir. öyleyse geleceğin kime ait olduğunu bilmiyoruz.
İnandığım ve bildiğim bir şey var o da; Akdeniz, Ortadoğu, Kafkaslar, Asya ve AB ülkelerinin tümünün, Türkiye ile mümkün olan en iyi ilişkiler kurmaları herkesin menfaatine olacaktır. Bu bağlamda, Yunanistan ve Türkiye’ nin de aralarındaki sorunlara çözüm bulması kaçınılmaz olacaktır. Fransa ile Almanya arasındaki savaş ve AB bünyesindeki barış, bu soruna örnek olabilir. Helmut SCHMITHile Giscar D’ESTAING ve Helmut KOHL ile MITTERAND ve CHIRAC arasında kurulan dostluk ilişkileri, burada fevkalade etkili olmultur. Türk-Yunan ilişilerinde barış ortamını sağlamak için gerekli olan tüm çabalar sarfedilmelidir. Bu barışın, Türkiye’ nin Avrupa Birliği’ ne üyeliği için tek koşul olduğunu söylemek istemiyorum, fakat olağanüstü ilerleme sağlayacağını söyleyebilirim.

- Türk ulusuna ve Türk Genç İşadamları’ na vereceğiniz mesajlar nelerdir ?
Türkiye’ yi son ziyaretimde de belirttiğim üzere, herhangi bir şekilde hiçbir kimseye ders ve akıl vermek gibi bir niyetim olmadığı gibi, böyle bir bilgeliğe de sahip değilim. Türk ulusu büyük bir ulus !.. İster sizleri sevelim, istersek sevmeyelim; yönetsel, kültürel, askeri alanlarda dünya tarihinde oynadığınız önemli rolü ve kalitelerinizi kimse inkar edemez. Bunları kompliman olsun diye değil, gerçeklerin bilinmesi açısından söylüyorum.
Sahip olmuş olduğunuz büyük devlet adamı ATATÜRK’ ün kurmuş olduğu T.C., ekonomik alanda olduğu gibi, sosyal platformda da gelişmeler kaydetmeye devam etmektedir. Ayrıca sahip olduğunuz jeo-stratejik ve politik konumunuz olağanüsütü bir önem teşkil ediyor.
Soğuk savaş döneminde NATO’ ya üye olarak, ne kadar cesur bir ulus olduğunuzu da biliyoruz... Sizlerin bölgedeki en önemli barış ve istikrar faktörü olduğunuzu da gözardı edemeyiz. İnanıyorum ki, Türkiye 21. yy’ da da önemli roller üstlenecektir. Benim dileğim, Türkiye’ nin AB ile işbirliği içerisinde olarak, bulunduğu bölgede barış, istikrar ve refahın sembolü olmasıdır...

LEO TINDEMANS: “THERE IS NO MINISTRY FOR HUMAN RIGHTS IN MANY EUROPEAN COUNTRIES”

Turkey was not included in the “expansion” section of Agenda 2000 adopted by the European Commission during the Luxembourg Summit; however, Turkey was invited to the European Conference in an effort to develop the relationship within the Customs Union. Initially, Turkey overreacted to this invitation; one can say that now Turkey is starting to understand that the EU is trying to develop closer relationships with Turkey. Members of the European Council, Parliament and Commission have close contacts with Turkey. Human rights is akey issue when Turkey is brought up in the European Parliament. The Parliament should be informed of the fact that the Turkish Grand National Assembly has a Commission on Human Rights and a Ministry in charge of Human Rights. The European Parliament also emphasizes the Cyprus and Kurdish problems. I feel that the EU members’ perspective on Turkey will change quite positively when these problems are solved. It is for every?ne’s benefit for the Mediterranean, Middle Eastern, Caucasian, asian and EU countries to develop the best relations possible with Turkey. Given this context, it will be inevitable for Greece and Turkey to find a solution to their problem. I do not want to say that peace between Greece and Turkey is the sole condition for Turkey’ s EU membership but such a peace will certainly be a step in this direction.

MEDYATEXT
Elegans'a mail