Elegans Logo

PROF. DR. ROMANO PRODI / Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı
Avrupa'nın inşası: Telem İnsan Hak ve Özgürlüklerine Saygılı Demotratik Avrupa Hayali



1939 Scandiano-İtalya doğumlu Prof. Dr. Romano, Milan Katolik Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, London School of Economics'te master'ını tamamlayıp, Bologna Üniversitesi'ne Profesör olmuş ve 1978 tarihinde Sanayi Bakanı, 1996'da Bakanlar Konseyi Başkanı olarak İtalyan Hükümeti'nde yeralmıştır.

Avrupa Birliği Komisyonu bir dizi önemli konuyu ve özellikle AB'nin genişleme hususunu, 13 Ekim 1999 tarihli toplantısında büyük bir titizlikle değerlendirmiştir. 1989 Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ve ardından Doğu-Batı Almanya arasında demirperdenin kalkmasının üzerinden tam 10 yıl geçmiştir. Tarihte bu tür fırsatlar çok nadir rastlanılan türdendir. şöyle ki, Roma İmparatorluğu'nun sona ermesinden bu yana, ilk defa olarak Avrupa'yı birleştirme fırsatı doğmuştur. Elbette ki bu sefer bu birleştirme silah zoru ve kuvvet kullanımı ile değil, paylaşılan ortak değer ve idealler bazında gerçekleştirilecektir.

Bugün, daha önce sahip olmadığımız ve olamayacağımız, kıtamızdaki tüm insanların barış, güven, özgürlük, adalet içinde ve eşit bir şekilde yaşayacağı bir Avrupa'yı, hep birlikte yaratma şansına sahibiz... Temel insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir Demokratik Avrupa... Ayrıca, ekonomik olarak entegre bir Avrupa'da Tek Pazar (The Single Market) ve Tek Para (The Single Money) aracılığıyla, büyüme ve refah imkanı sunacaktır.

AB'nin genişlemesi bünyesinde, aday ülkeler kararlılıklarını ve kapasitelerini ortaya koymuşlardır. AB'nin ve aday ülkelerin ekonomileri, tam üyeliğe hazırlanmak yönünde göstermiş oldukları önemli gayretlerle giderek entegre olmaktadır. Bu, iki tarafın da menfaatleri açısından gerekli ve önemlidir.

AB Komisyonu olarak, genişleme sürecinde iki konu çelişki arzetmektedir: Hız ve Kalite. Bu süreç hızlı fakat, sağlam zeminde devam etmelidir. Elbette ki ödevlerini tamamlamış ve sorumluluklarının bilincinde olan yeni üyelerin katılmalarını istiyoruz. Bu aşamada, birtakım geçiş kuralları elbette olacaktır fakat, ikinci sınıf adaylık sözkonusu olmayacaktır. Bu da, doğru dengenin oluşturulması sorunu olup, bunu başarmak için açık ve anlaşılır bir genişleme stratejisine (enlargement strategy) ihtiyacımız vardır. Bu süreçte, Komisyon iyi tanımlanmış bir üyeliğe ön-giriş stratejisi (pre-accesion strategy)'ne sahiptir. Aday ülkeler, AB Kopenhag Zirvesi'nde kabul edilen politik ve ekonomik kriterlere uyum sağlamak durumundadır:

· Politik kriterler: Aday ülkeler, istikrarlı bir demokratik kurumsal yapıya, hukuk ilkelerine, temel hak ve özgürlüklere ve azınlık haklarına saygılı bir sisteme sahip olmalıdırlar.
· Ekonomik kriterler: Aday ülkelerin işleyen bir piyasa ekonomisine, AB bünyesindeki rekabet baskısına dayanıklı bir yapıya ve pazar gücüne sahip olmaları gerekmektedir. Kopenhag kriterlerinin esas alındığı, AB Lüksemburg ve Köln Zirveleri'nde de tekrar hatırlatılıp, üyelik müzakerelerinin bu kriterlere uygun ülkeler ile açılacağı belirtilmiştir. Avrupa'da özellikle Balkan bölgesinde meydana gelen politik değişimler sonucu, bu ülkelerin demokrasiye ve insan haklarına doğru yönelmeleri, AB tarafından önemle değerlendirilmelidir.

AB Konseyi'ne, Kopenhag kriterlerine uyum sağlayan tüm ülkeler ile 2000 yılında üyelik müzakerelerine başlanılabileceği tavsiyesinde bulunulmuş ve adayların özel durumlarının dikkate alınarak farklı prensiplerin devreye sokulması değerlendirilmiştir. şöyle ki; fully-flexible, multi-speed accession process, principle of differentiation, its own pace, realistic target date, reasonable transition peirod, particular difficulties, indispensable institutional reforms.

Türkiye'nin konumu ise, özel bir değerlendirme gerektirmektedir. Türkiye, açık bir şekilde aday ülke. Bununla birlikte, Türkiye Kopenhag kriterlerine (özellikle insan hakları konusu) uyum sağlamadan, gerçek üyelik müzakerelerine başlanılamayacaktır. AB-Türkiye ilişkilerinde yaşanılan pozitif atmosferi, bu kriterlere uyumu tamamlama sürecindeki destekleme fırsatını değerlendirmeliyiz.

Bu süreci hızlandırmak amacıyla, özellikle insan hakları hususunda Türkiye ile yakın bir politik diyaloğa girmeliyiz. Diğer aday ülkeler ile oluşturulan partönerya ilişkisine girilmesi (an accession partnership), Türkiye ile de tesis edilmesi, bu kriterlere uyum sürecine önemli bir ivme kazandıracaktır. Geniş bir Avrupa için iyi komşuluk ilişkilerine sahip bir ortamın yaratılması gereklidir. Kosova krizi, jeo-politik sınır sorusunu da beraberinde getirmiştir. Avrupa alanında barış, istikrar ve refahı nasıl oluşturacağımız sorusu, genişleme sürecinde ciddi önem kazanmaktadır.

Bu açıdan yaklaşıldığında, bu ülkeler ile yeni ve yenilikçi formlarda oluşturulacak işbirlikleri yeni, "sanal üyelik-virtual membership" diyebileceğimiz bir form oluşturulabilir. Bu yol ile, Arnavutluk ve Eski Yugoslavya ülkelerinin de Avrupa ailesine üye olarak görüldükleri açıklığa kavuşturulmuş olacaktır. Bu vesileyle bölgesel işbirliği organizasyonu, gümrük birliğine yönelik serbest ticaret bölgesi yaratılabilecektir. AB; Rusya, Ukrayna, Kafkasya ve Kuzey Afrika ülkeleri ile aktif ilişkilere girme ihtiyacı duymaktadır.

AB genişlemesinin kolay olmayacağını hepimiz biliyoruz. Fakat bu strateji ile tüm ülkelerin büyük ekonomik, politik ve kültürel menfaatler sağlayacağı da açıktır. Bu süreç, "kazanç-kazanç, win-win" egzersizi olup, bu süreci güvenli, iyimser ve hevesli bir şekilde daha ileriye götürmeye çalışacağız. Bu büyük ve değerli bir projedir. Bu projenin adı: "Avrupa'nın inşası"dır.

Bırakınız bu projeyi hep birlikte ileriye taşıyalım.

Prof. Dr. ROMANO PRODI: "DREAMS TOWARDS A DEMOCRATIC EUROPE RESPECTING BASIC RIGHTS AND FREEDOMS"

Born in 1939 in Italy, Prof. Dr. PRODI studied at Milan University and the London School of Economics, became Minister of Industry in 1978 and President of the Council of Ministers in 1996.

"Ten years have passed since the Berlin Wall was demolished and the Iron Curtain between east and west Berlin disappeared. For the first time since the fall of the Roman Empire, Europe has a historic opportunity to unite, not by force but through shared values and ideals. This is our chance to create a democratic and economically integrated Europe, a chance for growth and prosperity through the "single money" and "single market", ensuring peace, freedom, justice and equality for all.

To achieve our aims candidates for membership must expend great effort to prepare their economies for integration. The Commission has a well-defined pre-accession strategy. New members must be aware of their responsibilities and must have fulfilled their obligations. Their will be no second class candidates. All countries must conform with the political and economic criteria of the Copenhagen Summit.

- Candidates must have a stable political structure of democratic institutions and must respect the principles of legal justice, basic human rights and liberties and the rights of minority groups.

- They must have a working market economy which can withstand the pressure of competing within the EU.

Negotiations with countries that conform to Copenhagen criteria may begin in Year 2000. Turkey is a candidate but full membership cannot be negotiated until it has fulfilled the conditions of Copenhagen criteria with emphasis on the human rigths aspect. The positive atmosphere of EU-Turkey relations has created the opportunity to accelerate the Turkish process through close political dialogue and support.


MEDYATEXT
Elegans'a mail