ALİ MİDİLLİLİ GYİAD Yönetim Kurulu Başkanı Çağdaş demokrasiler başlıca üç temel sektöre dayalıdır; Kamu Sektörü (birinci sektör), Özel Sektör (ikinci sektör) ve Sivil Toplum Kuruluşları Sektörü (üçüncü sektör). Bireyler olarak sahip olduğumuz dinamizmi, etkinliği, yaratıcılığı, maddi ve manevi birikimlerimizi aktarabileceğimiz ve bir farklılık yaratacağımız en etkili mecra 3. sektördür. Kar amacı gütmeyen ve toplum yararına çalışan dernekler ve vakıfların oluşturduğu 3.sektöre çok önemli görevler düşmektedir. Özellikle Türkiye gibi henüz demokrasinin tam manası ile oturmamış olduğu ve insan hakları konusunda temel sorunları olan bir ülkede sivil katılımcılık ve çoğulculuğun önemi daha da ön plana çıkmaktadır. Eğer çağdaş bir demokrasiye sahip olmak istiyorsak, bireyler olarak gönüllü bir şekilde daha duyarlı ve katılımcı olmamız gerekmektedir. Bireyler olarak sahip olduğumuz dinamizmi, etkinliği, yaratıcılığı, maddi ve manevi birikimlerimizi aktarabileceğimiz ve bir farklılık yaratacağımız en etkili mecra 3. sektördür. 17 Ağustos depremi sonrasında yakalanmış olan değişim rüzgarının lokomotifi Sivil Toplum Kuruluşları olmuştur. Yardımlaşmayı ve dayanışmayı güçlendirmeleri, haksızlık ve beceriksizliğe karşı koydukları tavır ile toplumsal tepkinin dinamiğini oluşturmuştur. Ancak, güçlü toplumsal tepkinin olduğu ülkelerde, kamu hizmetlerinde vatandaşı çileden çıkaran çarpıklıklar, sapmalar ve beceriksizlikler asgariye indirilebilir. Türkiye'de 3. sektöre yeterince önem verilmemesi maalesef toplumsal bir boşluk yaratmış ve bu boşluktan da en çok kamu sektörü yararlanmıştır. Nasıl yararlanmıştır? Vatandaşına karşı duyarsız, tepeden aşağıya bakan, hizmet vermek yerine hizmet almak arzusunda olan ve vasat teknik ve yönetimsel becerilere sahip olan bir siyasetçi profili oluşmuştur. Hala merkeziyetçi ve müdahaleci ekonomiden yana olan, sadece içe dönük, popülist kararlar alan, dışa dönük olma ve rekabetçi serbest piyasa ekonomisine inanma cesaretini gösteremeyen, ekonomi ile iç içe olup, yanlış finansman yapı ve görüşüne sahip hükümetler tarafından yönetilmenin, bizlerin 21.yüzyıla girerken hakkımız olduğuna inanmıyorum. Bunu değiştirememenin en önemli sebebinin de, bireylerin 3. sektörde örgütlenememesinden kaynaklandığına inanıyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarının bir önemli işlevi de uluslararası platformda Türkiye'yi temsil etmektir. İkinci diplomatik kanal olarak da adlandırılan 3.sektöre Türkiye'nin, AT başta olmak üzere, ABD ve diğer ülkelerle olan ilişkilerinde ve tanıtımında önemli bir görev düşmektedir. Gerek bu hükümetlerin gerekse de hükümetler arası kuruluşların politikalarına yön verebilecek Sivil Toplum Kuruluşları daha çoğalmalı ve daha iyi örgütlenebilmelidir. Tabi tüm bunların gerçekleşmesi ve Sivil Toplum Kuruluşlarının hem ulusal hem de uluslararası bazda daha güçlü bir konuma gelebilmeleri için önce bireylerin gönüllü katılım ve sorumluluk alma isteklerinin olması, bununla beraber devletin Sivil Toplum Kuruluşlarının vergi muafiyeti ve istisnalar gibi teşviklerle desteklemesi öncelikle eğitim, sağlık, kültür ve bilimsel araştırma gibi alanlarda özendirici teşvikler vermesi ve toplumsal örgütlenmeyi teşvik etmesi gerekir. Ancak o zaman Türkiye, hepimizin özendiği çağdaş, insan haklarında sorumluluk sahibi, şeffaf ve vatandaşına hesap verebilen bir demokrasiye sahip olabilir. ALİ MİDİLLİLİ: "WHEN SHALL WE HAVE THE COURAGE TO HAVE A HAND IN IT?" The three fundamental sectors upon which contemporary democracies are based comprise of the Public Sector, the Private Sector and the Non-Governmental Organizations Sector. The duty assumed by the Non-Governmental Sector consisting of non-profit-making associations and foundations set up with the aim of promoting public interests, is of utmost importance especially in countries like Turkey where the concept of democracy and issues such as human rights are still controversial. The role of civil participation and pluralism is even more important in such countries. I do not think that, on the threshold of the 21st century, Turkish citizens deserve to be administered by governments which are still in favor of centralized and intervening economic policies, which do not have the courage to open to the outside world and to adopt a competitive free market economy, and which have a distorted financial structure. I am of the opinion that the main reason for the inability to change this situation is the fact that individuals are unable to organize themselves within the Third Sector. In order for Non-Governmental Organizations to become stronger both on the local as well as the international platforms, it is of utmost importance for individuals to voluntarily participate and take responsibilities in these organizations. In addition to this, the state should provide these Organizations with incentives such as tax exemptions and encourage them especially in fields such as education, health, culture and scientific research. This is essential for a contemporary democratic regime where the state assumes certain responsibilities in respect of human rights and becomes transparent towards its citizens. Elegans'a mail |